Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BALIKESİR, BU ŞEKİLDE NEREYE KADAR?

Şu düzene bir baksanıza: Bürokraside ve siyasette belli bir seviyenin üzerinde pozisyonu olanlar, kendi keyiflerince havlayacak köpek besler gibi, gizli ya da açık “gasteci (“gazeteci” değil tabii)” besliyorlar! Sıkıysa beslemesinler! Sorsanız, bunların hiçbirini ciddiye alan kimse yok! Ama, adamların yaptıkları birkaç cümlelik yalan-yanlış bir yayın, Balıkesir’de tahtaları yerinden oynatmaya, siyaset ve bürokrasi sektörlerindeki kâzip şöhretlerin (ve bunların yardakçılarının) birbirlerine girmelerine yetiyor!   “ŞİMDİ BİZİM KAPIYA BAĞLADIK, KARŞI TARAFA HAVLIYORLAR” Mutlaka bilenleriniz vardır; rahmetli Süleyman Demirel’den şöyle bir hikaye anlatırlar, ne derece gerçek bilmiyorum: 12 Eylül darbesi öncesinde, o günlerde epeyce meşhur siyasetçilerİNden biri, Demirel’e ve Adalet Partisi(AP)’ne olanca gücüyle hücum ediyor, demediğini bırakmıyor! Tabii, bu durumdan, başta Demirel olmak üzere, tüm AP camiası da son derece rahatsız; ne yapsalar, adamın önünü kesemiyorlar. Sonra, gelen seçimlerden birinde, Demirel bu adamın adını, AP listelerinden aday gösteriyor ve adam da, yıllarca sövüp saydığı “AP”den milletvekili oluyor. Adamın evveliyatı herkes tarafından bilindiğinden, yakın çevresinden biri merakını yenemez ve bu adamın neden “AP Milletvekili” yapıldığını Demirel’e sorar. Demirel her zamanki sempatik ve esprili tavrı ile, “Ha, o mu? Daha önce başkalarının kapısında bağlıyken bize karşı havlıyordu, şimdi getirdik bizim kapıya bağladık, karşı tarafa havlıyor.” diye cevap veriyor. Şimdi de, günümüzün bu cümleye uygun şöhretlerini bir aklınızdan geçirin bakalım! Dün “kime karşı” havlıyorlardı ve bugün “kimlere” saldırıyorlar?.. Tabii, Demirel’le ilgili bu anekdot, siyaset alemindeki şahsiyet bozukluklarına güzel bir örnek… Günümüzde de, siyaset esnafı arasında bu tür karakterler fevkalade mebzul miktarlarda bulunuyor… Ama, biz burada, bağlandıkları kapıya göre havlamakta olan siyasetçilerden değil, benzer şekilde, “parayı verenin düdüğünü, gösterilen istikamete doğru çalan”, sayıları hayli fazla şu “gasteci(!)” takımından söz ediyoruz; yani, bizim asıl mevzumuz bu…   KİM DAHA FAZLA ÇIKAR SAĞLIYORSA… Bir bakıyorsunuz, adam gazetesindeki bir yayını ve/veya sosyal medya hesaplarındaki bir paylaşımı ile, filan bürokrata (veya siyasetçiye) saldırıyor… Bu yayınları ve paylaşımları gören herkesin aklındaki soru şu: Acaba bu adamın derdi ne? Zamanında parası mı ödenmedi, yoksa, karşı taraf, o kişiye küfretmesi için daha mı fazla para verdi? Herhalde, bizim gasteci takımının her yayınları ve paylaşımlarıyla ilgili olarak, böyle sorular pek de yerinde olmayabilir! Ne var ki, bu iş, insanların “namus”larına benzer. Yani, “bir defadan bir şey olmaz” denilemez; çünkü, “bir defadan da çok şey olur”. Toplumda meşru olarak görülmeyen herhangi bir ilişkisi (velev ki, sadece “tek bir sefer” olmuş olsun) ortaya çıkan bir insanın namuslu olduğunu kim düşünür? Gazetecilikte de durum aynen budur; yani, “para karşılığı” haber ya da köşe yazısı yazmak, “kanunen suç” olması bir yana, bu gibi kişilere, “gazetecilik mesleğinin orospuları” gözü ile bakılır(dı)… Elbette, eskiden de “gazeteci” adı altında, bu tür işlerle geçinen gasteciler vardı bu memlekette. Ama, onların sayıları, istisna kabilinden az olurdu ve zaten “malûm isimler” olarak, herkes onlardan, mümkün olduğunca uzak dururdu. Onlarla, ancak birtakım “kirli işleri olan” işadamları, siyasetçiler ve bazen de bürokratlar yakın ilişkiler kurarlardı ki, zaten o işadamları, siyasetçiler ve bürokratlar da, toplum tarafından aynı kefeye konulurdu.   BALIKESİR’DE, AKİM KALAN FARKLI BİR ÇABA 2005 yılının Mayıs ayında, İstanbul’dan Balıkesir Belediyesine geldiğimde, rahmetli Başkanımız Sabri Uğur’la ilk pazarlığımız, bu konuda olmuştu! “Basınla her tülü ilişkileri benim yürütmem ve bilgim dışında, kendisi dahil, Belediyemiz adına hiç kimsenin gazetecilerle münferit ilişki kurmaması” hususunda mutabık kaldık ve teklif edilen görevi de, büyük ölçüde bu mutabakata dayandırarak kabul etmiştim. Ne var ki, 40 yıllık Yani’leri Kâni yapmak, hiç de kolay değildi; yani, Balıkesir’de bu alanda, uzun yıllara dayanan ve benim ise, devamına razı olamayacağım bir geçmiş söz konusuydu! Tabii, ben bu konuşmayı yaptığımda, Sabri beyin ileri derecede diyabet (şeker) hastası olduğunu bilmiyordum!.. Zaman ilerledikçe, Başkanın, hiçbir şekilde akılla izah edilemeyecek, ölçüsüz çıkışlarına ve davranışlarına şahit oluyordum (Neyse ki, bana karşı bu tür bir davranışı hiç olmadı!). Bu çıkışların, basına yönelik olanlarını ben üzerime almaya çalışıyorsam da, bu pek de mümkün olmuyordu! Çünkü, Balıkesir gastecileri, Sabri beyi ve benden önceki ekibini benden çok daha iyi tanıyorlardı!..   “RAMAZAN BEYİN HABERİ OLMASIN!” Zaman biraz daha ilerleyince, kulağıma, “Ramazan beyin haberi olmasın” kaydı ile bazı gastecilerin “maddi sorunlarının çözüldüğü(!)”ne dair bilgiler gelmeye başladı. Konuyu, uygun bir zamanda, doğrudan kendisiyle konuştuğumda, kendince “zorunlu ve mahrem” bazı gerekçeler ileri sürmüştü. Kendisine, “Bu şekilde, bu işin sağlıklı olarak yürümesinin mümkün olmadığını” söyledim ve basın işlerini benden almasını, sadece kültür işlerine bakmayı ya da İstanbul’a dönmeyi teklif ettiysem de kabul etmedi. Ancak, o konuşmamızda, bundan sonra, benzer bir zaruret ortaya çıktığında, bana haber vereceğine söz verdi. Mamafih, görev süresi bitinceye kadar da, bir daha böyle bir şey kulağıma gelmedi! Biz, o zaman Belediye olarak, Balıkesir yerel basınının (ve ulusal medyanın şehrimizdeki temsilcilerinin de) güçlü olmalarına, zaten çok önem veriyorduk. Bu anlayışla, belediye faaliyetleri kapsamında, elden geldiğince “eşitlik” ilkesine de dikkat ederek, basına genel olarak destek verme konusunda, “ilan ve duyuru” formatında uygulamalarımız oluyordu. Ancak, yayınlanan haber ve yorumlarla ilgili olarak, hiçbir basın kuruluşu ya da mensubu ile, “bilgi verme ve soruları cevaplandırma” haricinde, maddi çıkarla ilişkilendirilebilecek en küçük bir pazarlık ya da görüşme, şahsen benim bilgim dahilinde olmamıştır! Bu kararlı tutumumuzdan rahatsız olan şehrimizin malûm bazı gastecileri, güya dost ayaklarına (bazen, araya bazı dostlarımızı da sokarak) bize “meslekî tavsiyeler”de bulunuyorlardı. Ben ise, bunlarla aramıza, mümkün olduğunca uygun bir mesafe koyuyor ve yoluma devam ediyordum.   2009 YEREL SEÇİMLERİNDE ASIL KAYBEDEN KİM OLDU? 2009 Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde, bu güruh için, kendileri ile “özel al takke-ver külah ilişkisi”ne girmeyen Sabri beyden intikamlarını almak için, çok iyi bir fırsat çıkmıştı! Gerek Sabri beyin mensubu bulunduğu ve gerekse rakip partilerin, “kendi yapılarına uygun yöneticiler”iyle kurdukları maddi çıkar ilişkileri sonucunda, Sabri Uğur’un seçimi kaybetmesi sağlanmış oldu! O günlerin gazete arşivlerine bakılırsa, birkaç istisna haricinde, yerel medya camiasının, kahir ekseriyetinin (onun partisine değil), sadece “Sabri beye karşı oldukları” görülecektir. Ne yazık ki, bu gasteciler gibi, Balıkesirliler de, Sabri Uğur seçilemediğinde, asıl kaybedenin Balıkesir olacağını görmek istemediler!.. Maalesef, Balıkesir merkezindeki seçmenler de Sabri Uğur aleyhine koparılan fırtınanın tesirinden kurtulamadılar… Neticede, akıl almaz fanatizmle dillerine doladıkları, “asfalt parası” gibi, şahıslar için dahi incir çekirdeğini doldurmayacak konularla, o gastecileri besleyen siyaset kahyalarının peşlerine takıldılar ve şehrin tarihinde görülmemiş olan bu müthiş atağa kalkışını sağlayan çok değerli bir ismi sandığa gömerek adeta rahata erdiler! Böylece, Belediye öncülüğünde başlamış olan, Balıkesir’in “topyekun yükselme hareketi” de durduruldu ve o günden bu yana, bir daha da benzer bir topyekun yükselme hareketi görülmedi Balıkesir’de!.. Aslı-astarı olmayan (ve hatta hiç olamayacak) birtakım popülist “tatlı söylemler”le halkı kandırarak oy peşine düşmeyen Sabri Uğur gibi muhteşem bir siyaset adamı, bugünün siyaset kahyaları ve siyaset esnafı tarafından “siyaseti bilmemek”le değerlendiriliyor! Yazık!.. Hem de çok yazık!   BALIKESİR, HÂLÂ 2009’DAKİ YERİNDE SAYMAYA DEVAM EDİYOR! Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi (BOSB), rahmetli Erbakan tarafından 1976 yılında temeli atılan, Türkiye’nin ilk OSB’lerinden biridir. 2004 yılına kadar geçen 28 yıl boyunca, bir-iki istisna haricinde, büyük yatırımcılar buraya getirilemediğinden, Balıkesir OSB’nin ilk yatırımcıları olan birkaç firma da mağdur olmuştu. Ancak, 2004 yılında Belediye Başkanı seçilen Sabri Uğur’un, ilgili yasa gereğince Balıkesir OSB Başkanvekili olması ile, adeta olağanüstü bir atağa kalkmış ve Kastamonu Entegre Ağaç Sanayii gibi dev yatırımları bünyesine katmaya başlamıştır. 2008 yılı sonunda Balıkesir OSB’de, ondan önceki son 4 yıl içinde, 55 yeni işletme faaliyete geçmiştir ki, bu, şehrimiz için muhteşem bir istihdam ve üretim kapasitesi anlamına gelmektedir! Balıkesirliler, şehirde, son beş yıl içinde (üstelik tek kuruş yeni borç alınmadan), tamamen “Belediyenin kendi özkaynakları” ile gerçekleştirilen hizmetleri kullanmakta oldukları bir zamanda yapılan 2009 Mahalli İdareler Seçimleri’nde, Sabri Uğur’a değil, “kabiliyeti ve kapasitesi fevkalade belirsiz” birine oy vererek, aslında kendi geleceklerini kararttılar. O günden bu yana geçen 12 yıldır, Balıkesir’deki belediyelerde harcanmakta olan devasa bütçelere ve yapılan akıl almaz borçlara rağmen, toplamda, rahmetli Sabri Başkanın 5 yılda yaptıklarının onda biri kadar bile hizmet üretilememiştir.   HALK, SİYASİLER VE BÜROKRATLAR ARASINDAKİ BASIN KÖPRÜSÜ SAĞLIKLI DEĞİL Halk ile siyasetçiler ve üst bürokrasi arasındaki ilişkilerde çok önemli köprü görevi görmesi gereken basın, işi tamamen paraya döktüğünde, ortaya halkın ve ülkenin soyulmasından başka hiçbir netice çıkmaz, çıkamaz! Rahmetli Sabri Uğur’un dönemi, Balıkesir’de, sadece gerçekleştirilen projeler ve hizmetler bakımından değil, basınla sistemli ve sağlıklı ilişkilerin kurulması hususunda da, fevkalade önemli ve çok özel bir dönem olmuştur. Bu konuda, Belediyenin izlediği politikaya katkı yapan çok değerli bazı gazeteci dostlarımızı burada hayırla zikretmemiz gerekiyor; ancak, maalesef, kurulmaya çalışılan sistemi deforme edebilmek için özel gayret sarf edenleri de unutuyor değiliz; ki, kimin bu iki kategoriden hangisine girdiği hususunda da, her şey gayet açıktır ve kimin o gün hangi safta yer aldığını herkes bilmektedir. Keşke, Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti, bu konuda biraz daha etkin olabilse(ydi)… Eskiden, işine hile karıştıran esnafı takip ve cezalandırma işlerini, o alanın meslek kuruluşu olan “loncalar” yaparmış. Günümüzde “meslek örgütleri” dediğimiz kuruluşların, yöneticilerine “sosyal ve siyasal etiket sağlamak”tan başka, maalesef, bu yönde, bilinen hiçbir fonksiyonları yok!..   SAĞLIKLI TOPLUMSAL İLİŞKİLER İÇİN Gazeteciliği, “mümkün görebildikleri her yolu ve yöntemi kullanarak, meşru olmayan kirli faaliyetleri bulunan sözde siyasetçi ve bürokratlardan maddi çıkar temin etme işi” olarak görenler, kamuoyu üzerinde böylesine etkin olabildikleri sürece, bu memlekette hiç kimse sağlıklı toplumsal ilişkilerin mümkün olabileceğini düşünmesin! Toplumsal ilişkilerin sağlıklı olmadığı yerlerde de, çağdaş gelişmeler istikametinde değişimler beklemek mümkün olmaz! Tüm bunları, içinde yaşamakta ve bir parçası olduğunuz bu şehirde olup-bitenleri yeni bir bakış açısı ile değerlendirmeniz, sık sık kendi sohbetlerinizde mevzu ederek, toplumsal tutumumuzu “olması gereken istikamette” değiştirmeye çalışmanız için yazıyoruz. Yoksa, hiç kimse ile, şahsi planda alıp-veremediğimiz, herhangi bir şey yok! İnşallah, bu yazılarımız, bir nebze de olsa, bir işe yarıyordur…
Ekleme Tarihi: 09 Ocak 2022 - Pazar

BALIKESİR, BU ŞEKİLDE NEREYE KADAR?

Şu düzene bir baksanıza: Bürokraside ve siyasette belli bir seviyenin üzerinde pozisyonu olanlar, kendi keyiflerince havlayacak köpek besler gibi, gizli ya da açık “gasteci (“gazeteci” değil tabii)” besliyorlar! Sıkıysa beslemesinler! Sorsanız, bunların hiçbirini ciddiye alan kimse yok! Ama, adamların yaptıkları birkaç cümlelik yalan-yanlış bir yayın, Balıkesir’de tahtaları yerinden oynatmaya, siyaset ve bürokrasi sektörlerindeki kâzip şöhretlerin (ve bunların yardakçılarının) birbirlerine girmelerine yetiyor!

 

“ŞİMDİ BİZİM KAPIYA BAĞLADIK, KARŞI TARAFA HAVLIYORLAR”

Mutlaka bilenleriniz vardır; rahmetli Süleyman Demirel’den şöyle bir hikaye anlatırlar, ne derece gerçek bilmiyorum: 12 Eylül darbesi öncesinde, o günlerde epeyce meşhur siyasetçilerİNden biri, Demirel’e ve Adalet Partisi(AP)’ne olanca gücüyle hücum ediyor, demediğini bırakmıyor! Tabii, bu durumdan, başta Demirel olmak üzere, tüm AP camiası da son derece rahatsız; ne yapsalar, adamın önünü kesemiyorlar. Sonra, gelen seçimlerden birinde, Demirel bu adamın adını, AP listelerinden aday gösteriyor ve adam da, yıllarca sövüp saydığı “AP”den milletvekili oluyor. Adamın evveliyatı herkes tarafından bilindiğinden, yakın çevresinden biri merakını yenemez ve bu adamın neden “AP Milletvekili” yapıldığını Demirel’e sorar. Demirel her zamanki sempatik ve esprili tavrı ile, “Ha, o mu? Daha önce başkalarının kapısında bağlıyken bize karşı havlıyordu, şimdi getirdik bizim kapıya bağladık, karşı tarafa havlıyor.” diye cevap veriyor.

Şimdi de, günümüzün bu cümleye uygun şöhretlerini bir aklınızdan geçirin bakalım! Dün “kime karşı” havlıyorlardı ve bugün “kimlere” saldırıyorlar?..

Tabii, Demirel’le ilgili bu anekdot, siyaset alemindeki şahsiyet bozukluklarına güzel bir örnek… Günümüzde de, siyaset esnafı arasında bu tür karakterler fevkalade mebzul miktarlarda bulunuyor… Ama, biz burada, bağlandıkları kapıya göre havlamakta olan siyasetçilerden değil, benzer şekilde, “parayı verenin düdüğünü, gösterilen istikamete doğru çalan”, sayıları hayli fazla şu “gasteci(!)” takımından söz ediyoruz; yani, bizim asıl mevzumuz bu…

 

KİM DAHA FAZLA ÇIKAR SAĞLIYORSA…

Bir bakıyorsunuz, adam gazetesindeki bir yayını ve/veya sosyal medya hesaplarındaki bir paylaşımı ile, filan bürokrata (veya siyasetçiye) saldırıyor… Bu yayınları ve paylaşımları gören herkesin aklındaki soru şu: Acaba bu adamın derdi ne? Zamanında parası mı ödenmedi, yoksa, karşı taraf, o kişiye küfretmesi için daha mı fazla para verdi?

Herhalde, bizim gasteci takımının her yayınları ve paylaşımlarıyla ilgili olarak, böyle sorular pek de yerinde olmayabilir! Ne var ki, bu iş, insanların “namus”larına benzer. Yani, “bir defadan bir şey olmaz” denilemez; çünkü, “bir defadan da çok şey olur”. Toplumda meşru olarak görülmeyen herhangi bir ilişkisi (velev ki, sadece “tek bir sefer” olmuş olsun) ortaya çıkan bir insanın namuslu olduğunu kim düşünür? Gazetecilikte de durum aynen budur; yani, “para karşılığı” haber ya da köşe yazısı yazmak, “kanunen suç” olması bir yana, bu gibi kişilere, “gazetecilik mesleğinin orospuları” gözü ile bakılır(dı)…

Elbette, eskiden de “gazeteci” adı altında, bu tür işlerle geçinen gasteciler vardı bu memlekette. Ama, onların sayıları, istisna kabilinden az olurdu ve zaten “malûm isimler” olarak, herkes onlardan, mümkün olduğunca uzak dururdu. Onlarla, ancak birtakım “kirli işleri olan” işadamları, siyasetçiler ve bazen de bürokratlar yakın ilişkiler kurarlardı ki, zaten o işadamları, siyasetçiler ve bürokratlar da, toplum tarafından aynı kefeye konulurdu.

 

BALIKESİR’DE, AKİM KALAN FARKLI BİR ÇABA

2005 yılının Mayıs ayında, İstanbul’dan Balıkesir Belediyesine geldiğimde, rahmetli Başkanımız Sabri Uğur’la ilk pazarlığımız, bu konuda olmuştu! “Basınla her tülü ilişkileri benim yürütmem ve bilgim dışında, kendisi dahil, Belediyemiz adına hiç kimsenin gazetecilerle münferit ilişki kurmaması” hususunda mutabık kaldık ve teklif edilen görevi de, büyük ölçüde bu mutabakata dayandırarak kabul etmiştim. Ne var ki, 40 yıllık Yani’leri Kâni yapmak, hiç de kolay değildi; yani, Balıkesir’de bu alanda, uzun yıllara dayanan ve benim ise, devamına razı olamayacağım bir geçmiş söz konusuydu!

Tabii, ben bu konuşmayı yaptığımda, Sabri beyin ileri derecede diyabet (şeker) hastası olduğunu bilmiyordum!.. Zaman ilerledikçe, Başkanın, hiçbir şekilde akılla izah edilemeyecek, ölçüsüz çıkışlarına ve davranışlarına şahit oluyordum (Neyse ki, bana karşı bu tür bir davranışı hiç olmadı!). Bu çıkışların, basına yönelik olanlarını ben üzerime almaya çalışıyorsam da, bu pek de mümkün olmuyordu! Çünkü, Balıkesir gastecileri, Sabri beyi ve benden önceki ekibini benden çok daha iyi tanıyorlardı!..

 

“RAMAZAN BEYİN HABERİ OLMASIN!”

Zaman biraz daha ilerleyince, kulağıma, “Ramazan beyin haberi olmasın” kaydı ile bazı gastecilerin “maddi sorunlarının çözüldüğü(!)”ne dair bilgiler gelmeye başladı. Konuyu, uygun bir zamanda, doğrudan kendisiyle konuştuğumda, kendince “zorunlu ve mahrem” bazı gerekçeler ileri sürmüştü. Kendisine, “Bu şekilde, bu işin sağlıklı olarak yürümesinin mümkün olmadığını” söyledim ve basın işlerini benden almasını, sadece kültür işlerine bakmayı ya da İstanbul’a dönmeyi teklif ettiysem de kabul etmedi. Ancak, o konuşmamızda, bundan sonra, benzer bir zaruret ortaya çıktığında, bana haber vereceğine söz verdi. Mamafih, görev süresi bitinceye kadar da, bir daha böyle bir şey kulağıma gelmedi!

Biz, o zaman Belediye olarak, Balıkesir yerel basınının (ve ulusal medyanın şehrimizdeki temsilcilerinin de) güçlü olmalarına, zaten çok önem veriyorduk. Bu anlayışla, belediye faaliyetleri kapsamında, elden geldiğince “eşitlik” ilkesine de dikkat ederek, basına genel olarak destek verme konusunda, “ilan ve duyuru” formatında uygulamalarımız oluyordu.

Ancak, yayınlanan haber ve yorumlarla ilgili olarak, hiçbir basın kuruluşu ya da mensubu ile, “bilgi verme ve soruları cevaplandırma” haricinde, maddi çıkarla ilişkilendirilebilecek en küçük bir pazarlık ya da görüşme, şahsen benim bilgim dahilinde olmamıştır! Bu kararlı tutumumuzdan rahatsız olan şehrimizin malûm bazı gastecileri, güya dost ayaklarına (bazen, araya bazı dostlarımızı da sokarak) bize “meslekî tavsiyeler”de bulunuyorlardı. Ben ise, bunlarla aramıza, mümkün olduğunca uygun bir mesafe koyuyor ve yoluma devam ediyordum.

 

2009 YEREL SEÇİMLERİNDE ASIL KAYBEDEN KİM OLDU?

2009 Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde, bu güruh için, kendileri ile “özel al takke-ver külah ilişkisi”ne girmeyen Sabri beyden intikamlarını almak için, çok iyi bir fırsat çıkmıştı! Gerek Sabri beyin mensubu bulunduğu ve gerekse rakip partilerin, “kendi yapılarına uygun yöneticiler”iyle kurdukları maddi çıkar ilişkileri sonucunda, Sabri Uğur’un seçimi kaybetmesi sağlanmış oldu! O günlerin gazete arşivlerine bakılırsa, birkaç istisna haricinde, yerel medya camiasının, kahir ekseriyetinin (onun partisine değil), sadece “Sabri beye karşı oldukları” görülecektir.

Ne yazık ki, bu gasteciler gibi, Balıkesirliler de, Sabri Uğur seçilemediğinde, asıl kaybedenin Balıkesir olacağını görmek istemediler!.. Maalesef, Balıkesir merkezindeki seçmenler de Sabri Uğur aleyhine koparılan fırtınanın tesirinden kurtulamadılar… Neticede, akıl almaz fanatizmle dillerine doladıkları, “asfalt parası” gibi, şahıslar için dahi incir çekirdeğini doldurmayacak konularla, o gastecileri besleyen siyaset kahyalarının peşlerine takıldılar ve şehrin tarihinde görülmemiş olan bu müthiş atağa kalkışını sağlayan çok değerli bir ismi sandığa gömerek adeta rahata erdiler! Böylece, Belediye öncülüğünde başlamış olan, Balıkesir’in “topyekun yükselme hareketi” de durduruldu ve o günden bu yana, bir daha da benzer bir topyekun yükselme hareketi görülmedi Balıkesir’de!..

Aslı-astarı olmayan (ve hatta hiç olamayacak) birtakım popülist “tatlı söylemler”le halkı kandırarak oy peşine düşmeyen Sabri Uğur gibi muhteşem bir siyaset adamı, bugünün siyaset kahyaları ve siyaset esnafı tarafından “siyaseti bilmemek”le değerlendiriliyor!

Yazık!.. Hem de çok yazık!

 

BALIKESİR, HÂLÂ 2009’DAKİ YERİNDE SAYMAYA DEVAM EDİYOR!

Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi (BOSB), rahmetli Erbakan tarafından 1976 yılında temeli atılan, Türkiye’nin ilk OSB’lerinden biridir. 2004 yılına kadar geçen 28 yıl boyunca, bir-iki istisna haricinde, büyük yatırımcılar buraya getirilemediğinden, Balıkesir OSB’nin ilk yatırımcıları olan birkaç firma da mağdur olmuştu. Ancak, 2004 yılında Belediye Başkanı seçilen Sabri Uğur’un, ilgili yasa gereğince Balıkesir OSB Başkanvekili olması ile, adeta olağanüstü bir atağa kalkmış ve Kastamonu Entegre Ağaç Sanayii gibi dev yatırımları bünyesine katmaya başlamıştır. 2008 yılı sonunda Balıkesir OSB’de, ondan önceki son 4 yıl içinde, 55 yeni işletme faaliyete geçmiştir ki, bu, şehrimiz için muhteşem bir istihdam ve üretim kapasitesi anlamına gelmektedir!

Balıkesirliler, şehirde, son beş yıl içinde (üstelik tek kuruş yeni borç alınmadan), tamamen “Belediyenin kendi özkaynakları” ile gerçekleştirilen hizmetleri kullanmakta oldukları bir zamanda yapılan 2009 Mahalli İdareler Seçimleri’nde, Sabri Uğur’a değil, “kabiliyeti ve kapasitesi fevkalade belirsiz” birine oy vererek, aslında kendi geleceklerini kararttılar. O günden bu yana geçen 12 yıldır, Balıkesir’deki belediyelerde harcanmakta olan devasa bütçelere ve yapılan akıl almaz borçlara rağmen, toplamda, rahmetli Sabri Başkanın 5 yılda yaptıklarının onda biri kadar bile hizmet üretilememiştir.

 

HALK, SİYASİLER VE BÜROKRATLAR ARASINDAKİ BASIN KÖPRÜSÜ SAĞLIKLI DEĞİL

Halk ile siyasetçiler ve üst bürokrasi arasındaki ilişkilerde çok önemli köprü görevi görmesi gereken basın, işi tamamen paraya döktüğünde, ortaya halkın ve ülkenin soyulmasından başka hiçbir netice çıkmaz, çıkamaz! Rahmetli Sabri Uğur’un dönemi, Balıkesir’de, sadece gerçekleştirilen projeler ve hizmetler bakımından değil, basınla sistemli ve sağlıklı ilişkilerin kurulması hususunda da, fevkalade önemli ve çok özel bir dönem olmuştur. Bu konuda, Belediyenin izlediği politikaya katkı yapan çok değerli bazı gazeteci dostlarımızı burada hayırla zikretmemiz gerekiyor; ancak, maalesef, kurulmaya çalışılan sistemi deforme edebilmek için özel gayret sarf edenleri de unutuyor değiliz; ki, kimin bu iki kategoriden hangisine girdiği hususunda da, her şey gayet açıktır ve kimin o gün hangi safta yer aldığını herkes bilmektedir. Keşke, Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti, bu konuda biraz daha etkin olabilse(ydi)… Eskiden, işine hile karıştıran esnafı takip ve cezalandırma işlerini, o alanın meslek kuruluşu olan “loncalar” yaparmış. Günümüzde “meslek örgütleri” dediğimiz kuruluşların, yöneticilerine “sosyal ve siyasal etiket sağlamak”tan başka, maalesef, bu yönde, bilinen hiçbir fonksiyonları yok!..

 

SAĞLIKLI TOPLUMSAL İLİŞKİLER İÇİN

Gazeteciliği, “mümkün görebildikleri her yolu ve yöntemi kullanarak, meşru olmayan kirli faaliyetleri bulunan sözde siyasetçi ve bürokratlardan maddi çıkar temin etme işi” olarak görenler, kamuoyu üzerinde böylesine etkin olabildikleri sürece, bu memlekette hiç kimse sağlıklı toplumsal ilişkilerin mümkün olabileceğini düşünmesin! Toplumsal ilişkilerin sağlıklı olmadığı yerlerde de, çağdaş gelişmeler istikametinde değişimler beklemek mümkün olmaz!

Tüm bunları, içinde yaşamakta ve bir parçası olduğunuz bu şehirde olup-bitenleri yeni bir bakış açısı ile değerlendirmeniz, sık sık kendi sohbetlerinizde mevzu ederek, toplumsal tutumumuzu “olması gereken istikamette” değiştirmeye çalışmanız için yazıyoruz. Yoksa, hiç kimse ile, şahsi planda alıp-veremediğimiz, herhangi bir şey yok! İnşallah, bu yazılarımız, bir nebze de olsa, bir işe yarıyordur…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.