Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BALIKESİRLİLER OLARAK, KENDİMİZİ SORGULAMAMIZ GEREKİYOR

Balıkesirliler, kahir ekseriyetle, “para ile ölçülmeyen” hiçbir şeyin gerçek değerini ne merak ederler, ne de düşünmek isterler. Kendi hayatlarında, yaptıkları ve edindikleri her ne olursa olsun, ona “ne kadar para harcadıklarını” söylemeden, sahip olduklarını başkalarına anlatabildiklerini düşünmezler. Bir de, hasbel kader, başka yerlerde gördükleri bir şeyle ilgilendiklerinde, mutlaka onun para bakımından ne edeceğini merak ederler ve her şeyi Balıkesir’deki fiyatı ile karşılaştırmadan (ve Balıkesir’dekinin “çok daha iyi ve ucuz” olduğunu söylemeden) edemezler.   PARA İLE HER ŞEYİ ÖLÇEBİLİR MİYİZ? Mesela, diyelim ki İstanbul’a gittiklerinde (hani, olmaz ya), Beyti’de (ya da eşdeğer bir başka restoranda) bir öğle yemeği yeseler, bir porsiyon karışık ızgara et için ödedikleri para, onlara mutlaka (ama kesinlikle) “kazık” gelir! Balıkesir’deki filan et lokantasında, aynı karışık ızgaranın, Beyti’de ödediklerinin üçte (ya da 4’te) birini geçmeyeceğini düşünürler ve Beyti’nin (ya da Nusret’in, Kaşıbeyaz’ın vb.) adı, onlar için pek bir şey ifade etmez! Tabii, bu zihniyetin yaygın olmasının sonucu, Balıkesir’de aklı başında misafir ağırlayabileceğiniz, bir gittiğinizde, bir daha gitmeyi arzulayacağınız “marka” mekanlar yoktur! Bilhassa İstanbul’daki marka restoranlar, “Balıkesir eti” kullandıklarını adeta reklam amaçlı olarak kullanmaktadırlar. Mesela, Erzurum’daki meşhur kadayıf dolması ve cağ kebapçısı Muammer Usta’nın (ve diğer bazı ünlü cağ kebapçıların da) Balıkesir eti kullandığını biliyor musunuz acaba? Türkiye’de adları bilinen marka restoranlar Balıkesir eti kullanırken, siz Balıkesir’de, o restoranlarda yenen ızgara etler ayarında et yiyecek yer bulamıyorsunuz!   DOĞAL GIDA ÜRETİM KABİLİYETİMİZ MUHTEŞEM “Doğal ve yüksek nitelikli gıda maddeleri” üretiminde, Türkiye’de gerçekten Balıkesir’le rekabet edebilecek başka hiçbir il yoktur! Ne var ki, marka ve standart oluşturma, pazarlama, sunum vb konulardaki eksikliklerimizin pek farkında değiliz. Mesela, Türkiye’nin en muhteşem lokumlarını, şekerlemelerini ve badem ezmesini üretmekte olan bizim Dursunbey’li “Şekercioğlu”, ürünlerini İstanbul piyasasında kendi markası ile satmıyor ya da satamıyor! Mısır Çarşısı’ndaki “Malatya Pazarı”na, “dökme” olarak, olabilecek en düşük fiyata veriyor ve o adamlar da, bu muhteşem ürünleri kendi etiketleri ile ambalajlayıp, aldıklarının 5-6 misli fiyatlarla satıyorlar ve müthiş paralar kazanıyorlar. Bu örnekleri çoğaltabiliriz,  mesela bir diğer örnek Bigadiç’teki “Başhelvacı”… Hele hele, başta peynirlerimiz olmak üzere, süt ve süt ürünlerimizin, tüm emsallerine kıyasla, hem çeşit hem de kalite bakımından taşıdıkları yüksek niteliklerin, biz, kendimiz de pek farkında değiliz!   TURİZM EĞİTİMİNDE BİR MARKA: BTİOYO Öte yandan, coğrafi özelliklerimizin turizm alanında değerlendirilemiyor olmasını ne ile izah edeceğiz. Türkiye’nin, turizm alanında lisans eğitimi veren en eski okullarından biri olan ve sektördeki en başarılı yöneticilerin ve patronların mezun oldukları, “Balıkesir Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulu-BTİOYO (2013 yılında “Turizm Fakültesi” oldu) 45 yıldır Balıkesir turizmine ne kattı?” diye hiç düşündünüz mü? Ulusal düzeyde “Türkiye turizmi” eğitim verilmekte olan fakültede, Balıkesir’in kendine mahsus nitelikleri ile ilimizin bir “Turizm markası” haline getirilmesi yönünde, bırakalım herhangi bir çabanın olmasını, en küçük bir “fikir” bile yoktur! Neden acaba? Bu tür konularda, sadece üniversiteyi ya da fakülteyi suçlamak hangi yaramıza merhem olabilir?   TERMAL KAYNAKLARIMIZ VE TURİZM POTANSİYELİMİZ Türkiye’nin en zengin termal kaynaklarına sahip olan Balıkesir’de, kayda değer tek bir tane bile tesis olmadığı gibi, termal sularımızın özellikleri ile ilgili, neredeyse kayda değer hiçbir bilimsel çalışma ve yayın da yoktur! Mesela, Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerdeki termal tesislerdeki (gerek yapısal ve gerekse hizmet sistemleri bakımından) kalitede, maalesef sadece Balıkesir’de değil, Türkiye’de de tesis mevcut değildir! Acaba neden? Balıkesir olarak, her şeyden evvel, bizim, bu soruya mantıklı cevaplar bulmamız lazım.   BALIKESİR İŞ DÜNYASININ HÂL-İ PÜR-MALÂLİ İsterseniz, burada, dikkatlerimizi, biraz da Balıkesir’deki işadamları camiasına çevirelim. Kahir ekseriyeti, alt ve ortalama kalitede sınai üretim yapmakta olan Balıkesir’deki firmaların, toplumsal ve kültürel hiçbir faaliyetleri söz konusu değildir. Sadece belli bir konuda, vasat düzeyde üretim yapan, ortalama 150-200 kişinin istihdam edildiği, atölye irisi sözüm ona fabrikaların sahiplerinin tüm meşguliyetleri “para” ile ilgilidir. Yani, adamların tüm hayatları para ile başlıyor, para ile devam ediyor ve para ile son buluyor! Balıkesirliler, bu adamlar için “zengin” tabirini kullanıyorlar. Zenginlik, Balıkesir’de, sadece “para sahibi” olanlar için kullanılan bir ifadedir. Yani, parası olduktan sonra, o insanlarda bilgi, kültür, görgü, sosyal deneyim vb gibi, çağdaş uygarlık göstergesi olan insani nitelikleri aramıyor Balıkesirliler!   “KÖRFEZ BÖLGESİ”Nİ NASIL TALAN ETTİK? Türkiye’nin en güzel coğrafi özelliklerine sahip olan Körfez (Dikili’den Küçükkuyu’ya kadar olan) bölgemiz, Balıkesirlilerin “bireysel tercihleri ve inisiyatifleri” ile akıllara zarar çirkinlikte betonlaştırıldı. Ne devlet ve ne de Balıkesir’deki makam sahipleri, bu bölge ile ilgili bütünsel ve kapsamlı hiçbir etkili politika ve projeler ortaya koyamadılar. Herkes, “yazlık sahibi olma şehveti” ile, bireysel olarak elinin erdiği yerleri, hiçbir mimari estetiği bulunmayan, her biri ayrı bir çirkinlik timsali olan, irili-ufaklı eciş-bücüş beton yığınları ile doldurarak, güzelim doğanın talan edilmesi furyasına katıldı. Baktıkça insanın gözünü ve ruhunu yoran, hiçbir dinlendirici etkisi bulunmayan derme-çatma yazlıklardan oluşan düzensiz mahallelerde, insanlar adeta birbirleri ile tepişiyorlar.   PLAJLARIMIZIN DURUMU İÇLER ACISI 2005 yılından beri aralıksız Balıkesir’de yaşıyorum, zorunlu bir işim olmadığı sürece (yani, dinlenme amaçlı olarak) Körfez bölgesine gittiğimi hatırlamıyorum; gittiğimde de, azami 1 (yazı ile de “bir”) geceden fazla kalamıyorum, çoğu zaman işim bittiğinde hızla merkeze dönüyorum. Tatillerimi, çoğu zaman yalnız olarak ıssız dağlarda, belli başlı tarihi ören yerlerini gezerek değerlendiriyorum. Genel manzaralar ve insanların birbirlerine karşı can sıkıcı hal ve davranışları ruhumu yorduğu için genellikle, Balıkesir plajlarında denize girmiyorum. İlimizde, 1970’li yıllarda, Erdek ve Sarımsaklı ile başlayan, primitif düzeydeki, sözüm ona “deniz turizmi” ile bugün geldiğimiz nokta, ülkemizin en çirkin turistik bölge manzaralarından başka bir şey değildir. Ne yazık ki, bu çirkinliklerden kurtulmanın, artık hiçbir imkanı ve ümidi kalmamıştır! Allah buraları adeta cennetten bir köşe gibi yarattığı halde, biz, yani Balıkesirliler (bir kısım İstanbul ve Ankara’dan gelenlerin de katkıları ile), 30-40 yıl içinde, Türkiye’nin en çirkin yerlerinden bir haline getirdik.   KAZDAĞLARI’NA ÖLDÜRÜCÜ DARBE Bir de, bu yetmiyormuş gibi, “Kazdağları (tarihi “İda” dağı)” gibi bir yere maden ruhsatı verildi ve dağın tepesi mahvedildi! Bu doğa katliamına, sınırlı sayıdaki aktivistten başka, Balıkesir’de sesini çıkaran olmadı! Yani, Balıkesirliler, kendi coğrafyalarının talan edilmesini umursamıyorlar; madenciler, kendi yazlıklarının bahçesine girmedikleri sürçe, kimsenin umurunda değil!
Ekleme Tarihi: 20 Şubat 2022 - Pazar

BALIKESİRLİLER OLARAK, KENDİMİZİ SORGULAMAMIZ GEREKİYOR

Balıkesirliler, kahir ekseriyetle, “para ile ölçülmeyen” hiçbir şeyin gerçek değerini ne merak ederler, ne de düşünmek isterler. Kendi hayatlarında, yaptıkları ve edindikleri her ne olursa olsun, ona “ne kadar para harcadıklarını” söylemeden, sahip olduklarını başkalarına anlatabildiklerini düşünmezler. Bir de, hasbel kader, başka yerlerde gördükleri bir şeyle ilgilendiklerinde, mutlaka onun para bakımından ne edeceğini merak ederler ve her şeyi Balıkesir’deki fiyatı ile karşılaştırmadan (ve Balıkesir’dekinin “çok daha iyi ve ucuz” olduğunu söylemeden) edemezler.

 

PARA İLE HER ŞEYİ ÖLÇEBİLİR MİYİZ?

Mesela, diyelim ki İstanbul’a gittiklerinde (hani, olmaz ya), Beyti’de (ya da eşdeğer bir başka restoranda) bir öğle yemeği yeseler, bir porsiyon karışık ızgara et için ödedikleri para, onlara mutlaka (ama kesinlikle)kazık” gelir! Balıkesir’deki filan et lokantasında, aynı karışık ızgaranın, Beyti’de ödediklerinin üçte (ya da 4’te) birini geçmeyeceğini düşünürler ve Beyti’nin (ya da Nusret’in, Kaşıbeyaz’ın vb.) adı, onlar için pek bir şey ifade etmez! Tabii, bu zihniyetin yaygın olmasının sonucu, Balıkesir’de aklı başında misafir ağırlayabileceğiniz, bir gittiğinizde, bir daha gitmeyi arzulayacağınız “marka” mekanlar yoktur!

Bilhassa İstanbul’daki marka restoranlar, “Balıkesir eti” kullandıklarını adeta reklam amaçlı olarak kullanmaktadırlar. Mesela, Erzurum’daki meşhur kadayıf dolması ve cağ kebapçısı Muammer Usta’nın (ve diğer bazı ünlü cağ kebapçıların da) Balıkesir eti kullandığını biliyor musunuz acaba? Türkiye’de adları bilinen marka restoranlar Balıkesir eti kullanırken, siz Balıkesir’de, o restoranlarda yenen ızgara etler ayarında et yiyecek yer bulamıyorsunuz!

 

DOĞAL GIDA ÜRETİM KABİLİYETİMİZ MUHTEŞEM

“Doğal ve yüksek nitelikli gıda maddeleri” üretiminde, Türkiye’de gerçekten Balıkesir’le rekabet edebilecek başka hiçbir il yoktur! Ne var ki, marka ve standart oluşturma, pazarlama, sunum vb konulardaki eksikliklerimizin pek farkında değiliz. Mesela, Türkiye’nin en muhteşem lokumlarını, şekerlemelerini ve badem ezmesini üretmekte olan bizim Dursunbey’li “Şekercioğlu”, ürünlerini İstanbul piyasasında kendi markası ile satmıyor ya da satamıyor! Mısır Çarşısı’ndaki “Malatya Pazarı”na, “dökme” olarak, olabilecek en düşük fiyata veriyor ve o adamlar da, bu muhteşem ürünleri kendi etiketleri ile ambalajlayıp, aldıklarının 5-6 misli fiyatlarla satıyorlar ve müthiş paralar kazanıyorlar. Bu örnekleri çoğaltabiliriz,  mesela bir diğer örnek Bigadiç’teki “Başhelvacı”… Hele hele, başta peynirlerimiz olmak üzere, süt ve süt ürünlerimizin, tüm emsallerine kıyasla, hem çeşit hem de kalite bakımından taşıdıkları yüksek niteliklerin, biz, kendimiz de pek farkında değiliz!

 

TURİZM EĞİTİMİNDE BİR MARKA: BTİOYO

Öte yandan, coğrafi özelliklerimizin turizm alanında değerlendirilemiyor olmasını ne ile izah edeceğiz. Türkiye’nin, turizm alanında lisans eğitimi veren en eski okullarından biri olan ve sektördeki en başarılı yöneticilerin ve patronların mezun oldukları, “Balıkesir Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulu-BTİOYO (2013 yılında “Turizm Fakültesi” oldu) 45 yıldır Balıkesir turizmine ne kattı?” diye hiç düşündünüz mü? Ulusal düzeyde “Türkiye turizmi” eğitim verilmekte olan fakültede, Balıkesir’in kendine mahsus nitelikleri ile ilimizin bir “Turizm markası” haline getirilmesi yönünde, bırakalım herhangi bir çabanın olmasını, en küçük bir “fikir” bile yoktur! Neden acaba? Bu tür konularda, sadece üniversiteyi ya da fakülteyi suçlamak hangi yaramıza merhem olabilir?

 

TERMAL KAYNAKLARIMIZ VE TURİZM POTANSİYELİMİZ

Türkiye’nin en zengin termal kaynaklarına sahip olan Balıkesir’de, kayda değer tek bir tane bile tesis olmadığı gibi, termal sularımızın özellikleri ile ilgili, neredeyse kayda değer hiçbir bilimsel çalışma ve yayın da yoktur! Mesela, Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerdeki termal tesislerdeki (gerek yapısal ve gerekse hizmet sistemleri bakımından) kalitede, maalesef sadece Balıkesir’de değil, Türkiye’de de tesis mevcut değildir!

Acaba neden? Balıkesir olarak, her şeyden evvel, bizim, bu soruya mantıklı cevaplar bulmamız lazım.

 

BALIKESİR İŞ DÜNYASININ HÂL-İ PÜR-MALÂLİ

İsterseniz, burada, dikkatlerimizi, biraz da Balıkesir’deki işadamları camiasına çevirelim. Kahir ekseriyeti, alt ve ortalama kalitede sınai üretim yapmakta olan Balıkesir’deki firmaların, toplumsal ve kültürel hiçbir faaliyetleri söz konusu değildir. Sadece belli bir konuda, vasat düzeyde üretim yapan, ortalama 150-200 kişinin istihdam edildiği, atölye irisi sözüm ona fabrikaların sahiplerinin tüm meşguliyetleri “para” ile ilgilidir. Yani, adamların tüm hayatları para ile başlıyor, para ile devam ediyor ve para ile son buluyor!

Balıkesirliler, bu adamlar için “zengin” tabirini kullanıyorlar. Zenginlik, Balıkesir’de, sadece “para sahibi” olanlar için kullanılan bir ifadedir. Yani, parası olduktan sonra, o insanlarda bilgi, kültür, görgü, sosyal deneyim vb gibi, çağdaş uygarlık göstergesi olan insani nitelikleri aramıyor Balıkesirliler!

 

“KÖRFEZ BÖLGESİ”Nİ NASIL TALAN ETTİK?

Türkiye’nin en güzel coğrafi özelliklerine sahip olan Körfez (Dikili’den Küçükkuyu’ya kadar olan) bölgemiz, Balıkesirlilerin “bireysel tercihleri ve inisiyatifleri” ile akıllara zarar çirkinlikte betonlaştırıldı. Ne devlet ve ne de Balıkesir’deki makam sahipleri, bu bölge ile ilgili bütünsel ve kapsamlı hiçbir etkili politika ve projeler ortaya koyamadılar.

Herkes, “yazlık sahibi olma şehveti” ile, bireysel olarak elinin erdiği yerleri, hiçbir mimari estetiği bulunmayan, her biri ayrı bir çirkinlik timsali olan, irili-ufaklı eciş-bücüş beton yığınları ile doldurarak, güzelim doğanın talan edilmesi furyasına katıldı. Baktıkça insanın gözünü ve ruhunu yoran, hiçbir dinlendirici etkisi bulunmayan derme-çatma yazlıklardan oluşan düzensiz mahallelerde, insanlar adeta birbirleri ile tepişiyorlar.

 

PLAJLARIMIZIN DURUMU İÇLER ACISI

2005 yılından beri aralıksız Balıkesir’de yaşıyorum, zorunlu bir işim olmadığı sürece (yani, dinlenme amaçlı olarak) Körfez bölgesine gittiğimi hatırlamıyorum; gittiğimde de, azami 1 (yazı ile de “bir”) geceden fazla kalamıyorum, çoğu zaman işim bittiğinde hızla merkeze dönüyorum. Tatillerimi, çoğu zaman yalnız olarak ıssız dağlarda, belli başlı tarihi ören yerlerini gezerek değerlendiriyorum. Genel manzaralar ve insanların birbirlerine karşı can sıkıcı hal ve davranışları ruhumu yorduğu için genellikle, Balıkesir plajlarında denize girmiyorum.

İlimizde, 1970’li yıllarda, Erdek ve Sarımsaklı ile başlayan, primitif düzeydeki, sözüm ona “deniz turizmi” ile bugün geldiğimiz nokta, ülkemizin en çirkin turistik bölge manzaralarından başka bir şey değildir. Ne yazık ki, bu çirkinliklerden kurtulmanın, artık hiçbir imkanı ve ümidi kalmamıştır! Allah buraları adeta cennetten bir köşe gibi yarattığı halde, biz, yani Balıkesirliler (bir kısım İstanbul ve Ankara’dan gelenlerin de katkıları ile), 30-40 yıl içinde, Türkiye’nin en çirkin yerlerinden bir haline getirdik.

 

KAZDAĞLARI’NA ÖLDÜRÜCÜ DARBE

Bir de, bu yetmiyormuş gibi, “Kazdağları (tarihi “İda” dağı)” gibi bir yere maden ruhsatı verildi ve dağın tepesi mahvedildi! Bu doğa katliamına, sınırlı sayıdaki aktivistten başka, Balıkesir’de sesini çıkaran olmadı! Yani, Balıkesirliler, kendi coğrafyalarının talan edilmesini umursamıyorlar; madenciler, kendi yazlıklarının bahçesine girmedikleri sürçe, kimsenin umurunda değil!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.