Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

TEK TEK AVLAYARAK SİNEKLE MÜCADELE OLMAZ!

Bir ülkede ya da ilde yaşanmakta olan sorunlar üzerinde tek tek durmak, o sorunlarla ilgili yetkili-yetkisiz birtakım kişileri eleştirmek ya da övmek, çoğu zaman hiçbir işe yaramaz! Yani, sözüm ona medya ortamlarında yazıp-çizenlerin, bir yanı ile kahvehane düzeyinde, diğer taraftan da, kadınlar arası gündelik dedikoduların seviyesini aşmayan, yazıları, paylaşımları vs ile “herhangi bir sorunun kalıcı olarak çözülemediği” gayet açıktır. Zaman zaman (örneğin, şu son KPSS skandalında olduğu gibi), dipsiz-temelsiz konuşmalar ve yazıp-çizmeler, bazı tedbirlerin alınmasına etki etse bile, “bu tür olayların bir daha olmaması için” kimse hiçbir fikir ileri sürmez! Mesele, o olay çerçevesinde konuşulur, haklı ya da haksız bir şekilde birtakım insanlar cezalandırılır ya da ödüllendirilir; ama, o sorunun bir daha olmaması hususunda kimse elini taşın altına koymaz! Bizde gerek kamu idarecileri, gerek özel sektör kuruluşlarının sahip ve yöneticileri ile meslek odaları, sendikalar, dernekler, vakıflar vb gibi kuruluşların yetkilileri, düğünlerde çalan o sözüm ona rezil müziklerin ritmine göre, ama hiçbir kuralı ve ölçüsü olmadan sallanan insanlar gibi, gündemde kulaklarına gelen her konuda, “ortama uygun (popülist)”, herhangi bir faydadan âri sözde açıklamalar yaparlar. Böylece, benzer sorunların biri biter, diğerleri gelir, geçmeye devam eder.   VARLIKLARINI SORUNLARIN DEVAMINA BORÇLU OLANLAR İşte, tüm bu zevat-ı nâ-muhteremlerin, tek varlık sebepleri, sanki “sorunların devam etmesi”dir. Yani, sorunlar devam ettikçe, onlara da sorunlarla ilgili olarak, olumlu ya da olumsuz konuşma imkânı çıkıyor, sadece konuşuyorlar ve görevlerini yapmış oluyorlar! Sorunların sebepleri oluşunda, aklın ve bilimin gerektirdiği hiçbir çalışma yapılmadığı için, sözüm ona “çözüm” diye ortaya koydukları işler de, sorunların devamını önlemediği gibi, çoğu zaman da, yeni sorunların kaynağı haline geliyor. İnsanlar, kendi kişisel bilgi, deneyim ve görgüleri ile gündelik toplumsal şartlara göre, kendi çıkarlarını takip etme davranışları geliştirirler. Bu konuda (hukuksuz bir durum olmadığı sürece), kimse kimseyi kınayamaz! Ancak, kendilerine yansıyan vatandaş talepleri arasında, toplumsal gereklilikler ve haklar bakımından dengeleri gözetmeleri gereken yetkililer ve ilgililer, bu tür durumları, kendi “kişisel rant”ları açısından ele aldıklarında, memlekette her şeyin çivisi çıkmaya başlıyor. Toplumla ilgili meselelerin ve kamu imkanlarının, kişisel rant kaynakları olarak görülmesi, bu ülkenin maalesef en yaygın ve çok büyük bir sorunudur. Esas olan,, ülkenin bu anlayıştan kurtarılmasıdır. Bunun için de, gündelik meseleleri aşan, “akla ve bilime” dayalı, çok daha kapsayıcı makro bir perspektif gerekiyor.   2004-2009 DÖNEMİ Balıkesir il merkezinde, bu anlattığımıza uyan bir dönem, 2004-22009 yılları arasında yaşanmıştı. Ne var ki, halkın (ve halkın sözde önderleri konumunda olanların da) yapılan işlerle ilgili o üst anlayışı kavrayamaması (ya da kişisel çıkarlarına uygun bulmaması), gündelik küçük hesaplar üzerinden politika yapanları tercih etmesi ile, o muhteşem hareket, korkarım “ebediyen” durdurulmuş oldu. Çünkü, o hareketin birkaç nesil boyunca devam etmesi gerekiyordu. 2009’dan bu yana, Balıkesir’de şu ya da bu kurumun başına gelen idarecilerin yaptıkları işlere baktığımıza, topluca oturup ağlasak az gelir! Bu memlekette yapılması gereken işleri kendi rant çarklarının ana dinamikleri olarak kullanan sözüm ona siyasi yöneticiler, yasalardan aldıkları, “kurumlarına ait imkanları kullanma ve kurumları adına borç para alma” yetkilerini, kendi rant politikaları için kullanmaya devam ediyorlar.   EN BÜYÜK PARALARIN HARCANDIĞI İŞLERE BİR BAKIN HELE İşte Çamlık, işte Avlu, işte ana caddelerdeki düzenlemeler (siz buraya daha, pek çok konuyu ilave edebilirsiniz), tüm bunların Balıkesir kent hayatına katkıları nedir bilen var mı? Şu anda Büyükşehir Belediyesi, en başta “ne için yapıldığı” bile açıklanamayan Çamlık’taki yapıları hangi amaçla kullanabileceği konusunda, kayda değer bir fikir geliştiremiyor. İstanbul’dan getirilen bir adamın kütüphanesini oraya koyarak göz boyamaya çalışıyor. Avlu’da hiçbir işyeri para kazanamıyor, güya “Çocuk Köyü” diye yaptıkları yer çalışmıyor! Tüm bunlara böylesine akıllara zarar paraların harcanmasının gerçek sebeplerinin ne olduğunu merak eden var mı bu şehirde? Maalesef yok! Halk, bu soruyu ortaya atmadığı sürece, birilerinin çıkıp da, “bu işler, aslında şu şu şu sebeplerle yapıldı ve paralar da şuralara gitti” diyerek, gerçek bilgileri vermesinin hiçbir anlamı olmaz! Çünkü, bu konularda sorular sorması ve o sorulara sahip çıkması gereken halktır. Halk sorması gereken soruları sormadığı sürece, bu tür bilgileri açıklayanlar, tek başlarına ortada kalırlar. Sonra da, muktedirler onları bir şekilde bertaraf ederler, bilgilerin açıklanmasının da, hiçbir anlamı ve faydası olmaz.   DÜŞÜNCEDE GÜNLÜK İHTİYAÇLARI AŞMAK LAZIM Kendi günlük ihtiyaçların ötesinde hiçbir düşünce geliştiremeyen ve geleceğe dair planlarının takipçisi olmayan insanlardan oluşan toplumlarda, toplumsal kalkınma mümkün olmaz. Çünkü, o toplum adına sözde politika piyasalarına çıkan birtakım “uyanık” tipler, insanları o “gündelik ihtiyaç” çerçevesi içinde tutmaya devam ederek, kendi saltanatlarını ve geleceklerini ihya etme peşinde koşmaya devam ederler. Sorunlar, farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve farklı şekillerde meydana gelse de, çoğu zaman, basit ortak sebepleri vardır. Toplumun, bu sebepleri doğru görmesine, tanımlamasına ve o sebepleri ortadan kaldırmak gerektiğine inandırılması lazım. Bunu da, toplumun aydınları yapmalı. Aydınlar, insanların gündelik çıkar peşindeki koşularına katılamazlar; çünkü onlar, toplum olarak, asıl neyin peşinde koşmak gerektiğini insanlara anlatacak olan kişilerdir.   TOPLUMSAL AYDINLANMA İHTİYACI 1789 Fransız İhtilali öncesindeki o meşhur “Fransız Aydınlanması”nın, çok iyi anlaşılması lazım. O dönemde kullanılan halkı aydınlatma yöntemleri, her devirde, her ülke ve her şehir için aynen geçerlidir. Rahmetli Atatürk, geç yüzyıl başlarında, o yöntemleri Türk halkının bilinçlendirilmesi için kullanmak istemiş; ancak, böyle bir iş için, sadece tek bir insanın ömrü yeterli değildir. Vefatından sonra, O’nun ne yaptığı doğru anlaşılamadığından, o hareket maalesef akim kalmış ve Türkiye bugüne gelmiştir. Politikacılar, toplumsal meseleleri kullanarak, halkın davranışlarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için çalışırlar ve bunu da, tümüyle “yalan söyleyerek” yaparlar. Aydınlar ise, hiçbir kişisel çıkar gözetmeden, bireysel olarak, “halka doğruyu ve yanlışı birbirinden nasıl ayıracaklarını öğreten” yetişmiş insanlardır.   BALIKESİR’DE BİR AYDINLANMA HAREKETİ BAŞLATILAMAZ MI? Balıkesir’de, gündelik hayatın rutinleri (dahası, sözde siyasetin de) tamamen dışında, kararlı bir aydın hareketinin başlatılması gerekiyor. Şehirdeki (ve tabii tüm ildeki) toplumsal hayata, şu ya da bu şekilde “müdahil” olmak isteyen herkesin dikkate almak zorunda kalacağı, her türlü kurumsal yapılardan ve etkilerden uzak, güçlü bir “aydınlanma platformu” oluşturmalıyız. Yoksa, tek tek avlamak sureti ile sinekle mücadele edilemeyeceği gibi, sorunları öyle tek tek konuşarak çözemeyeceğiz. Tüm sorunların arkasındaki temel sebepleri aydınlatmamız ve asıl onları halletmemiz (yani bataklığı kurutmamız) gerekiyor. Tabii, bunu yaparken de, kendilerince güç sahibi olan birtakım insanların kişisel ilgi alanlarına girip, fincancı katırlarını ürkütmemelidir. Aydınlarımızın ortak hedefi, halkın meselelere bakış açılarını ve çözüm arayışları ile ilgili yöntemlerini değiştirerek, mevcut problemli gidişata “dur” demek olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 09 Ağustos 2022 - Salı

TEK TEK AVLAYARAK SİNEKLE MÜCADELE OLMAZ!

Bir ülkede ya da ilde yaşanmakta olan sorunlar üzerinde tek tek durmak, o sorunlarla ilgili yetkili-yetkisiz birtakım kişileri eleştirmek ya da övmek, çoğu zaman hiçbir işe yaramaz! Yani, sözüm ona medya ortamlarında yazıp-çizenlerin, bir yanı ile kahvehane düzeyinde, diğer taraftan da, kadınlar arası gündelik dedikoduların seviyesini aşmayan, yazıları, paylaşımları vs ile “herhangi bir sorunun kalıcı olarak çözülemediği” gayet açıktır.

Zaman zaman (örneğin, şu son KPSS skandalında olduğu gibi), dipsiz-temelsiz konuşmalar ve yazıp-çizmeler, bazı tedbirlerin alınmasına etki etse bile, “bu tür olayların bir daha olmaması için” kimse hiçbir fikir ileri sürmez! Mesele, o olay çerçevesinde konuşulur, haklı ya da haksız bir şekilde birtakım insanlar cezalandırılır ya da ödüllendirilir; ama, o sorunun bir daha olmaması hususunda kimse elini taşın altına koymaz! Bizde gerek kamu idarecileri, gerek özel sektör kuruluşlarının sahip ve yöneticileri ile meslek odaları, sendikalar, dernekler, vakıflar vb gibi kuruluşların yetkilileri, düğünlerde çalan o sözüm ona rezil müziklerin ritmine göre, ama hiçbir kuralı ve ölçüsü olmadan sallanan insanlar gibi, gündemde kulaklarına gelen her konuda, “ortama uygun (popülist)”, herhangi bir faydadan âri sözde açıklamalar yaparlar. Böylece, benzer sorunların biri biter, diğerleri gelir, geçmeye devam eder.

 

VARLIKLARINI SORUNLARIN DEVAMINA BORÇLU OLANLAR

İşte, tüm bu zevat-ı nâ-muhteremlerin, tek varlık sebepleri, sanki “sorunların devam etmesi”dir. Yani, sorunlar devam ettikçe, onlara da sorunlarla ilgili olarak, olumlu ya da olumsuz konuşma imkânı çıkıyor, sadece konuşuyorlar ve görevlerini yapmış oluyorlar! Sorunların sebepleri oluşunda, aklın ve bilimin gerektirdiği hiçbir çalışma yapılmadığı için, sözüm ona “çözüm” diye ortaya koydukları işler de, sorunların devamını önlemediği gibi, çoğu zaman da, yeni sorunların kaynağı haline geliyor.

İnsanlar, kendi kişisel bilgi, deneyim ve görgüleri ile gündelik toplumsal şartlara göre, kendi çıkarlarını takip etme davranışları geliştirirler. Bu konuda (hukuksuz bir durum olmadığı sürece), kimse kimseyi kınayamaz! Ancak, kendilerine yansıyan vatandaş talepleri arasında, toplumsal gereklilikler ve haklar bakımından dengeleri gözetmeleri gereken yetkililer ve ilgililer, bu tür durumları, kendi “kişisel rant”ları açısından ele aldıklarında, memlekette her şeyin çivisi çıkmaya başlıyor. Toplumla ilgili meselelerin ve kamu imkanlarının, kişisel rant kaynakları olarak görülmesi, bu ülkenin maalesef en yaygın ve çok büyük bir sorunudur. Esas olan,, ülkenin bu anlayıştan kurtarılmasıdır. Bunun için de, gündelik meseleleri aşan, “akla ve bilime” dayalı, çok daha kapsayıcı makro bir perspektif gerekiyor.

 

2004-2009 DÖNEMİ

Balıkesir il merkezinde, bu anlattığımıza uyan bir dönem, 2004-22009 yılları arasında yaşanmıştı. Ne var ki, halkın (ve halkın sözde önderleri konumunda olanların da) yapılan işlerle ilgili o üst anlayışı kavrayamaması (ya da kişisel çıkarlarına uygun bulmaması), gündelik küçük hesaplar üzerinden politika yapanları tercih etmesi ile, o muhteşem hareket, korkarım “ebediyen” durdurulmuş oldu. Çünkü, o hareketin birkaç nesil boyunca devam etmesi gerekiyordu.

2009’dan bu yana, Balıkesir’de şu ya da bu kurumun başına gelen idarecilerin yaptıkları işlere baktığımıza, topluca oturup ağlasak az gelir! Bu memlekette yapılması gereken işleri kendi rant çarklarının ana dinamikleri olarak kullanan sözüm ona siyasi yöneticiler, yasalardan aldıkları, “kurumlarına ait imkanları kullanma ve kurumları adına borç para alma” yetkilerini, kendi rant politikaları için kullanmaya devam ediyorlar.

 

EN BÜYÜK PARALARIN HARCANDIĞI İŞLERE BİR BAKIN HELE

İşte Çamlık, işte Avlu, işte ana caddelerdeki düzenlemeler (siz buraya daha, pek çok konuyu ilave edebilirsiniz), tüm bunların Balıkesir kent hayatına katkıları nedir bilen var mı? Şu anda Büyükşehir Belediyesi, en başta “ne için yapıldığı” bile açıklanamayan Çamlık’taki yapıları hangi amaçla kullanabileceği konusunda, kayda değer bir fikir geliştiremiyor. İstanbul’dan getirilen bir adamın kütüphanesini oraya koyarak göz boyamaya çalışıyor. Avlu’da hiçbir işyeri para kazanamıyor, güya “Çocuk Köyü” diye yaptıkları yer çalışmıyor! Tüm bunlara böylesine akıllara zarar paraların harcanmasının gerçek sebeplerinin ne olduğunu merak eden var mı bu şehirde? Maalesef yok!

Halk, bu soruyu ortaya atmadığı sürece, birilerinin çıkıp da, “bu işler, aslında şu şu şu sebeplerle yapıldı ve paralar da şuralara gitti” diyerek, gerçek bilgileri vermesinin hiçbir anlamı olmaz! Çünkü, bu konularda sorular sorması ve o sorulara sahip çıkması gereken halktır. Halk sorması gereken soruları sormadığı sürece, bu tür bilgileri açıklayanlar, tek başlarına ortada kalırlar. Sonra da, muktedirler onları bir şekilde bertaraf ederler, bilgilerin açıklanmasının da, hiçbir anlamı ve faydası olmaz.

 

DÜŞÜNCEDE GÜNLÜK İHTİYAÇLARI AŞMAK LAZIM

Kendi günlük ihtiyaçların ötesinde hiçbir düşünce geliştiremeyen ve geleceğe dair planlarının takipçisi olmayan insanlardan oluşan toplumlarda, toplumsal kalkınma mümkün olmaz. Çünkü, o toplum adına sözde politika piyasalarına çıkan birtakım “uyanık” tipler, insanları o “gündelik ihtiyaç” çerçevesi içinde tutmaya devam ederek, kendi saltanatlarını ve geleceklerini ihya etme peşinde koşmaya devam ederler.

Sorunlar, farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve farklı şekillerde meydana gelse de, çoğu zaman, basit ortak sebepleri vardır. Toplumun, bu sebepleri doğru görmesine, tanımlamasına ve o sebepleri ortadan kaldırmak gerektiğine inandırılması lazım. Bunu da, toplumun aydınları yapmalı. Aydınlar, insanların gündelik çıkar peşindeki koşularına katılamazlar; çünkü onlar, toplum olarak, asıl neyin peşinde koşmak gerektiğini insanlara anlatacak olan kişilerdir.

 

TOPLUMSAL AYDINLANMA İHTİYACI

1789 Fransız İhtilali öncesindeki o meşhur “Fransız Aydınlanması”nın, çok iyi anlaşılması lazım. O dönemde kullanılan halkı aydınlatma yöntemleri, her devirde, her ülke ve her şehir için aynen geçerlidir. Rahmetli Atatürk, geç yüzyıl başlarında, o yöntemleri Türk halkının bilinçlendirilmesi için kullanmak istemiş; ancak, böyle bir iş için, sadece tek bir insanın ömrü yeterli değildir. Vefatından sonra, O’nun ne yaptığı doğru anlaşılamadığından, o hareket maalesef akim kalmış ve Türkiye bugüne gelmiştir.

Politikacılar, toplumsal meseleleri kullanarak, halkın davranışlarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için çalışırlar ve bunu da, tümüyle “yalan söyleyerek” yaparlar. Aydınlar ise, hiçbir kişisel çıkar gözetmeden, bireysel olarak, “halka doğruyu ve yanlışı birbirinden nasıl ayıracaklarını öğreten” yetişmiş insanlardır.

 

BALIKESİR’DE BİR AYDINLANMA HAREKETİ BAŞLATILAMAZ MI?

Balıkesir’de, gündelik hayatın rutinleri (dahası, sözde siyasetin de) tamamen dışında, kararlı bir aydın hareketinin başlatılması gerekiyor. Şehirdeki (ve tabii tüm ildeki) toplumsal hayata, şu ya da bu şekilde “müdahil” olmak isteyen herkesin dikkate almak zorunda kalacağı, her türlü kurumsal yapılardan ve etkilerden uzak, güçlü bir “aydınlanma platformu” oluşturmalıyız. Yoksa, tek tek avlamak sureti ile sinekle mücadele edilemeyeceği gibi, sorunları öyle tek tek konuşarak çözemeyeceğiz. Tüm sorunların arkasındaki temel sebepleri aydınlatmamız ve asıl onları halletmemiz (yani bataklığı kurutmamız) gerekiyor.

Tabii, bunu yaparken de, kendilerince güç sahibi olan birtakım insanların kişisel ilgi alanlarına girip, fincancı katırlarını ürkütmemelidir. Aydınlarımızın ortak hedefi, halkın meselelere bakış açılarını ve çözüm arayışları ile ilgili yöntemlerini değiştirerek, mevcut problemli gidişata “dur” demek olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.