Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BALIKESİR ÇARŞISINDA BİR GÜN: SİYASET VE EKONOMİ

Çok sık olmasa da, arada çarşıya çıkıyorum, bazı ufak-tefek işlerimi halletmenin yanı sıra, esnaf dostlarımı da ziyaret ediyor, hal ve hatırlarını soruyorum. Dostlarımın bir kısmı birbirlerini tanısalar da, tanışmayanlar da var. Elbette, hepsinin ortak konuları, gündelik ekonomi ve yerel gündelik siyaset… Ekonomi konusundaki görüşleri büyük ölçüde aynı olsa da, siyaset konusunda herkes kendi havasında. Neredeyse, Balıkesir çarşısını “siyasî fanatizm (parti yobazlığı)” esir almış gibi… Hiç kimse ile, gündelik mevzularla ilgili, şöyle ağız tadı ile muhabbet imkanı kalmamış gibi. Çarşı esnafının, gündelik kişisel polemikleri ile mevcut yerel seçim atmosferi dışında, siyasetle ilgili genel durumuna şöyle bir göz atmak istersek, çok ilginç kemikleşmiş, şablon düşünceler, tutumlar ve davranışlar görürüz.   ESNAFIN SİYASET GÜNDEMİ İktidar yanlısı dostlarım, ülke olarak bugün yaşamakta olduğumuz sıkıntılar konusunda, Erdoğan’a ve AK Parti’ye zerre toz kondurmuyorlar. Onlarla konuşurken, Türkiye’yi gerçekte kimin idare etmekte olduğu konusunda şüpheye düşüyorum. Zira, kendilerince “olumlu” olarak gördükleri her şeyi neredeyse tek başına Erdoğan yapıyor; ancak, karşı karşıya bulunduğumuz problemlerde, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin zerre sorumlulukları yok! Onlara göre, ülke olarak yaşadığımız sorunların başlıca iki sebebi, “dıj güçler” ve bu dıj güçlerle işbirliği yapan “muhalefet”… Muhalefetteki baş sorumlu ise, “PKK ve FETÖ” ile birlikte hareket ettiğini iddia ettikleri CHP! Ancak, şu “dıj güçler” konusunda hiç kimsenin somut bir ifadesi olmasa da, en büyük düşmanlar, “İsrail” ve tüm çabaları “İsrail’i korumak, yaşatmak ve büyütmek” olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere…   İKTİDAR YANLILARI NE DÜŞÜNÜYOR? İktidar yanlısı dostlarımızın ortak bazı saplantıları da çok ilginçtir. Onlara göre örneğin;  Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar Yahudilerdir.  Türkiye Cumhuriyeti, “İslam düşmanlığı” üzerine kurulmuştur. Ezan Türkçe okunmuştur. Din eğitimi yasaklanmıştır. Şapka kanunu yüzünden din adamları asılmışlardır. Camiler kapatılmış, ahır ve depo olarak kullanılmıştır.  Cumhuriyet döneminde, 2002’ye kadar geçen 80 yıl boyunca, heykellerden başka hiçbir şey yapılmamıştır. Bu listeyi, akıllarına geldiği şekilde uzatmak, onların çok sevdikleri bir muhabbettir. Bu dostlarımıza örneğin, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne, “atölye irisi” denilebilecek sadece 4 fabrikadan başka hiçbir şey kalmadığını, bırakalım 80 yılı, sadece Atatürk döneminde (1923-1938) bile 50’ye yakın fabrikanın (uçak, lokomotif, demir-çelik, şeker, dokuma vs.) yapıldığını, yabancıların ellerinde bulunan tüm madenlerin ve demiryollarının (3.800 km) satın alınarak devlete mal edildiğini ve ayrıca 4 bin km’yi aşkın yeni demiryolu yapıldığını, yabancılara ekonomik özel imtiyazlar tanıyan “kapitülasyonlar”ın kaldırıldığını anlatmak imkansızdır.   İKTİDAR KARŞITLARI NASIL GÖRÜYOR? Peki, iktidar yanlılarında durum böyle de, acaba, muhalefet yanlılarında durum nasıl acaba? Muhalefet yanlısı olan dostlarımızın ortak iki özellikleri şudur: Kendileri, AK Parti iktidarına, “gerçekten muhalif”ler; hatta, AK Parti+MHP iktidarının, “vatana ihanet” ettiğini düşünüyorlar. Yani, iktidar ağzı ile kuş tutsa dahi beğenmiyorlar, her yaptığını eleştiriyorlar ve hatta vatana ihanet olarak değerlendiriyorlar! “Taraftarı oldukları partilerin ise, gerçekten iktidara muhalif olduklarını zannediyorlar”. Çok ilginç bir şekilde, tuttukları partilerin, “muhalefet adına görünürde her şeyi yaptıklarını; ama, AK Parti iktidarına sıkıntı olabilecek hiçbir şeyi yapmadıklarını” görmüyorlar, ya da görmek istemiyorlar! Tabii, her iki tarafın gerek taraftarı ve gerekse karşıtı oldukları partilerle ilgili bu birbirine çok benzeyen tutumları, fevkalade yanlış olmakla birlikte,, ülkemiz açısından da son derece zararlı bir toplumsal vasat oluşturuyor. Toplumdaki bu yaygın siyasî yobazlık, ülke çıkarlarına değil, önce Ankara’daki Siyaset Baronları ve sonra da yereldeki Siyaset Kahyaları olmak üzere, tamamen “siyaset esnafı”nın çıkarlarına hizmet ediyor! Bu durumda da, kaybeden taraf ise, daima ülke ve millet oluyor!   ÇARŞIDA, GÜNLÜK CİROLAR “TİCARİ S.O.S” VERİYOR! Diğer taraftan, çarşı esnafının, doğrudan etkilendiği en büyük sorun, elbette ki ticaretteki daralma ve günlük ciroların yarı yarıya düşmesi. Konuştuğumuz herkes, işlerin durgunluğundan, toplu ödemelerin aksamasından, bankalardan aldıkları kredilerin taksitlerini ödemekte yaşadıkları sorunlardan şikayetçi. Son birkaç yıldır, giderek ağırlaşarak esnafı bunaltan ekonomik sorunlarla ilgili olarak, muhalif görüşte olanlar, A’dan Z’ye iktidarı hatalı görüyor ve ağır suçlamalar yapıyorlar. İktidar yanlısı olanlar ise, yaşanan ekonomik sorunlarla ilgili olarak, iktidarda zerre kabahat bulmuyorlar! Öyle ki, bir taraf her şeye “siyah” derken, diğer taraf “beyaz” diyor! Bu durum ise, içinde tehlikeli eğilimleri barındıran, çok ciddi bir toplumsal ayrışma sürecinde olduğumuzu gösteriyor. Gerek iktidar ve gerekse sözde muhalefet partilerinin üst yönetim mevkilerini işgal etmekte olanların, bu durumu görmüyor olmaları düşünülemez! Böyle düşünüldüğünde ise, Türkiye’nin, planlı bir şekilde, toplumsal çatışma ortamına sürüklenmekte olduğu görülür. Halka bu gidişin ne derece tehlikeli olduğu nasıl anlatılır bilemiyorum. Ama, mutlaka anlatılması ve iş işten geçmeden, mevcut tehlikeli gidişin (henüz mümkün görünüyorken) bir şekilde durdurulması gerekiyor. Aksi takdirde, Türk milleti olarak, Kurtuluş Savaşı’nda ödediğimizden çok daha ağır bedeller ödemek zorunda kalacağız!   EKONOMİDE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER ERTELENİYOR İktidar, yerel seçimler sebebiyle (oy kaybına uğramamak için) ekonomide alınması gereken tedbirleri 1 Nisan sonrasına erteliyor. Ancak, bu tutum, millet olarak ödeyeceğimiz bedeli ağırlaştırıyor. Makro ekonomik göstergeler, başta genel enflasyon ve döviz kurları olmak üzere, çok daha ağır bir tabloyu işaret ettiği halde, Merkez Bankası rezervleri heba edilerek, döviz kurları ve enflasyon baskı altında tutulmaya çalışılıyor. İktidar, eğer yeterli miktarda sıcak para temin etmemişse ve edemezse, seçimden sonra, ülke ekonomisinde kızılca kıyamet kopacak! Ne var ki, ekonomik üretim kapasitemiz, halihazırdaki borçların faizlerini bile ödeyebilmemize imkan vermiyor. Dış borç (ve yap-işlet-devret usulüyle yapılan yatırımları yapan şirketlere dövizle yapılacak ödemeler) yükündeki devasa artışlar, ülke ve millet olarak altından kalkabileceğimiz miktarı hayli aşmıştır. Belli bir ölçekten büyük olan iktisadi kuruluşlar, makro ekonomik göstergeleri önceden dikkate alarak, kendi tedbirlerini alabiliyorlar; ancak, küçük işletmeler, esnaf ve çalışanlar (ücretliler) ise, ateş kendi bacalarını sarmadan, durumu kavrayamıyor. Bu kesimlerin, problem kapılarına dayandığında ise, davranışları rasyonel (akılcı) olmaktan çıkıyor ve gösterdikleri irrasyonel tepkiler, tablonun daha da ağırlaşmasına yol açıyor. Çalışan kesim ise, ekonomik sorunlarla, en geç yüz yüze gelen kesim oluyor ki, artık zaten ondan sonra hiç kimsenin alabileceği bir tedbirin olmasına da imkan kalmamış oluyor!   İNSANLAR, ATEŞ KENDİ BACALARINI SARMADAN UYANAMIYOR! İktidar, aslında başlangıcı çok daha eski olan enflasyonun, sokaktaki insanı etkilemeye başladığı günden itibaren, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanını birkaç defa değiştirerek, “resmi enflasyon oranı”nı, gerçek dışı olarak, %60’lar seviyesinde gösteriyor. Ne yazık ki bu, halka “devlet eliyle yalan söylenmesi” anlamına geliyor. Seçimle gelen devlet yöneticilerinin kişisel konuşmalarında halka yalan söylemeleri bizde, politikanın bir gereği olsa da, devlet kurumları tarafından yapılan, kendi konuları ile ilgili açıklamalarda, halka doğru olmayan bilgilerin “resmî bilgi” olarak verilmesi, son 20 yılın en karakteristik özelliğidir ki, bu durum, insanların devlet kurumlarına olan güvenlerini, ciddi ölçülerde zedelemektedir. Devlet yönetimi kapsamında yapılmakta olan işler ve yürütülmekte olan hizmetlerle ilgili olarak, nelerin “doğru” ve nelerin “yanlış” olduğu hususunda, toplumda belli bir düzeyde “ortak mutabakatlar” ve buna bağlı toplumsal “ortak itirazlar” ve tepkiler ortaya konulamadığında, iktidardaki siyasilerin, giderek artan bir ivmeyle yozlaşmaları kaçınılmaz hale gelir. Ülkemizdeki muhalefetin, adeta “iktidar payandası” gibi bir tutum içinde olması, Türk milleti açısından büyük bir talihsizliktir.   KAZANANLAR, DAİMA VE SADECE “SİYASET BARONLARI”DIR! Tüm bu dile getirdiğimiz hususlardan sonra, önümüzdeki seçimlerde nerelerde kimlerin kazanacakları ya da kaybedeceklerinin, “vatandaş açısından” gerçekte hiçbir önemi yoktur! Çünkü, gösterilen adaylar, zaten halkın değil, Ankara’daki Siyaset Baronlarının adaylarıdır; dolayısı ile de kazananlar, her durumda sadece onlardır! Tüm ülke halkı gibi, Balıkesirlileri de seçimden sonra bekleyen tek gerçek, ekonomik sıkıntıların, dayanılamaz ölçülerde ağırlaşması olacaktır. Bugün için sıradan insanlar açısından görünen tek gerçek de budur. Tamamen siyaset esnafı tarafından ortaya atılan ve köpürtülerek dillendirilen, adına ise “gündem” denilen konular, halkın etki alanının dışında ve “insanların gerçekleri görmelerini engelleme” amaçlı dezenformasyon faaliyetlerinden başka bir şey değildir.
Ekleme Tarihi: 11 Mart 2024 - Pazartesi

BALIKESİR ÇARŞISINDA BİR GÜN: SİYASET VE EKONOMİ

Çok sık olmasa da, arada çarşıya çıkıyorum, bazı ufak-tefek işlerimi halletmenin yanı sıra, esnaf dostlarımı da ziyaret ediyor, hal ve hatırlarını soruyorum. Dostlarımın bir kısmı birbirlerini tanısalar da, tanışmayanlar da var. Elbette, hepsinin ortak konuları, gündelik ekonomi ve yerel gündelik siyaset… Ekonomi konusundaki görüşleri büyük ölçüde aynı olsa da, siyaset konusunda herkes kendi havasında. Neredeyse, Balıkesir çarşısını “siyasî fanatizm (parti yobazlığı)” esir almış gibi… Hiç kimse ile, gündelik mevzularla ilgili, şöyle ağız tadı ile muhabbet imkanı kalmamış gibi.

Çarşı esnafının, gündelik kişisel polemikleri ile mevcut yerel seçim atmosferi dışında, siyasetle ilgili genel durumuna şöyle bir göz atmak istersek, çok ilginç kemikleşmiş, şablon düşünceler, tutumlar ve davranışlar görürüz.

 

ESNAFIN SİYASET GÜNDEMİ

İktidar yanlısı dostlarım, ülke olarak bugün yaşamakta olduğumuz sıkıntılar konusunda, Erdoğan’a ve AK Parti’ye zerre toz kondurmuyorlar. Onlarla konuşurken, Türkiye’yi gerçekte kimin idare etmekte olduğu konusunda şüpheye düşüyorum. Zira, kendilerince “olumlu” olarak gördükleri her şeyi neredeyse tek başına Erdoğan yapıyor; ancak, karşı karşıya bulunduğumuz problemlerde, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin zerre sorumlulukları yok! Onlara göre, ülke olarak yaşadığımız sorunların başlıca iki sebebi, “dıj güçler” ve bu dıj güçlerle işbirliği yapan “muhalefet”… Muhalefetteki baş sorumlu ise, “PKK ve FETÖ” ile birlikte hareket ettiğini iddia ettikleri CHP! Ancak, şu “dıj güçler” konusunda hiç kimsenin somut bir ifadesi olmasa da, en büyük düşmanlar, “İsrail” ve tüm çabaları “İsrail’i korumak, yaşatmak ve büyütmek” olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere…

 

İKTİDAR YANLILARI NE DÜŞÜNÜYOR?

İktidar yanlısı dostlarımızın ortak bazı saplantıları da çok ilginçtir. Onlara göre örneğin;

  •  Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar Yahudilerdir.
  •  Türkiye Cumhuriyeti, “İslam düşmanlığı” üzerine kurulmuştur.
  • Ezan Türkçe okunmuştur.
  • Din eğitimi yasaklanmıştır.
  • Şapka kanunu yüzünden din adamları asılmışlardır.
  • Camiler kapatılmış, ahır ve depo olarak kullanılmıştır.
  •  Cumhuriyet döneminde, 2002’ye kadar geçen 80 yıl boyunca, heykellerden başka hiçbir şey yapılmamıştır.

Bu listeyi, akıllarına geldiği şekilde uzatmak, onların çok sevdikleri bir muhabbettir. Bu dostlarımıza örneğin, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne, “atölye irisi” denilebilecek sadece 4 fabrikadan başka hiçbir şey kalmadığını, bırakalım 80 yılı, sadece Atatürk döneminde (1923-1938) bile 50’ye yakın fabrikanın (uçak, lokomotif, demir-çelik, şeker, dokuma vs.) yapıldığını, yabancıların ellerinde bulunan tüm madenlerin ve demiryollarının (3.800 km) satın alınarak devlete mal edildiğini ve ayrıca 4 bin km’yi aşkın yeni demiryolu yapıldığını, yabancılara ekonomik özel imtiyazlar tanıyan “kapitülasyonlar”ın kaldırıldığını anlatmak imkansızdır.

 

İKTİDAR KARŞITLARI NASIL GÖRÜYOR?

Peki, iktidar yanlılarında durum böyle de, acaba, muhalefet yanlılarında durum nasıl acaba? Muhalefet yanlısı olan dostlarımızın ortak iki özellikleri şudur: Kendileri, AK Parti iktidarına, “gerçekten muhalif”ler; hatta, AK Parti+MHP iktidarının, “vatana ihanet” ettiğini düşünüyorlar. Yani, iktidar ağzı ile kuş tutsa dahi beğenmiyorlar, her yaptığını eleştiriyorlar ve hatta vatana ihanet olarak değerlendiriyorlar! “Taraftarı oldukları partilerin ise, gerçekten iktidara muhalif olduklarını zannediyorlar”. Çok ilginç bir şekilde, tuttukları partilerin, “muhalefet adına görünürde her şeyi yaptıklarını; ama, AK Parti iktidarına sıkıntı olabilecek hiçbir şeyi yapmadıklarını” görmüyorlar, ya da görmek istemiyorlar!

Tabii, her iki tarafın gerek taraftarı ve gerekse karşıtı oldukları partilerle ilgili bu birbirine çok benzeyen tutumları, fevkalade yanlış olmakla birlikte,, ülkemiz açısından da son derece zararlı bir toplumsal vasat oluşturuyor. Toplumdaki bu yaygın siyasî yobazlık, ülke çıkarlarına değil, önce Ankara’daki Siyaset Baronları ve sonra da yereldeki Siyaset Kahyaları olmak üzere, tamamen “siyaset esnafı”nın çıkarlarına hizmet ediyor! Bu durumda da, kaybeden taraf ise, daima ülke ve millet oluyor!

 

ÇARŞIDA, GÜNLÜK CİROLAR “TİCARİ S.O.S” VERİYOR!

Diğer taraftan, çarşı esnafının, doğrudan etkilendiği en büyük sorun, elbette ki ticaretteki daralma ve günlük ciroların yarı yarıya düşmesi. Konuştuğumuz herkes, işlerin durgunluğundan, toplu ödemelerin aksamasından, bankalardan aldıkları kredilerin taksitlerini ödemekte yaşadıkları sorunlardan şikayetçi. Son birkaç yıldır, giderek ağırlaşarak esnafı bunaltan ekonomik sorunlarla ilgili olarak, muhalif görüşte olanlar, A’dan Z’ye iktidarı hatalı görüyor ve ağır suçlamalar yapıyorlar. İktidar yanlısı olanlar ise, yaşanan ekonomik sorunlarla ilgili olarak, iktidarda zerre kabahat bulmuyorlar! Öyle ki, bir taraf her şeye “siyah” derken, diğer taraf “beyaz” diyor!

Bu durum ise, içinde tehlikeli eğilimleri barındıran, çok ciddi bir toplumsal ayrışma sürecinde olduğumuzu gösteriyor. Gerek iktidar ve gerekse sözde muhalefet partilerinin üst yönetim mevkilerini işgal etmekte olanların, bu durumu görmüyor olmaları düşünülemez! Böyle düşünüldüğünde ise, Türkiye’nin, planlı bir şekilde, toplumsal çatışma ortamına sürüklenmekte olduğu görülür. Halka bu gidişin ne derece tehlikeli olduğu nasıl anlatılır bilemiyorum. Ama, mutlaka anlatılması ve iş işten geçmeden, mevcut tehlikeli gidişin (henüz mümkün görünüyorken) bir şekilde durdurulması gerekiyor. Aksi takdirde, Türk milleti olarak, Kurtuluş Savaşı’nda ödediğimizden çok daha ağır bedeller ödemek zorunda kalacağız!

 

EKONOMİDE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER ERTELENİYOR

İktidar, yerel seçimler sebebiyle (oy kaybına uğramamak için) ekonomide alınması gereken tedbirleri 1 Nisan sonrasına erteliyor. Ancak, bu tutum, millet olarak ödeyeceğimiz bedeli ağırlaştırıyor. Makro ekonomik göstergeler, başta genel enflasyon ve döviz kurları olmak üzere, çok daha ağır bir tabloyu işaret ettiği halde, Merkez Bankası rezervleri heba edilerek, döviz kurları ve enflasyon baskı altında tutulmaya çalışılıyor. İktidar, eğer yeterli miktarda sıcak para temin etmemişse ve edemezse, seçimden sonra, ülke ekonomisinde kızılca kıyamet kopacak! Ne var ki, ekonomik üretim kapasitemiz, halihazırdaki borçların faizlerini bile ödeyebilmemize imkan vermiyor.

Dış borç (ve yap-işlet-devret usulüyle yapılan yatırımları yapan şirketlere dövizle yapılacak ödemeler) yükündeki devasa artışlar, ülke ve millet olarak altından kalkabileceğimiz miktarı hayli aşmıştır. Belli bir ölçekten büyük olan iktisadi kuruluşlar, makro ekonomik göstergeleri önceden dikkate alarak, kendi tedbirlerini alabiliyorlar; ancak, küçük işletmeler, esnaf ve çalışanlar (ücretliler) ise, ateş kendi bacalarını sarmadan, durumu kavrayamıyor. Bu kesimlerin, problem kapılarına dayandığında ise, davranışları rasyonel (akılcı) olmaktan çıkıyor ve gösterdikleri irrasyonel tepkiler, tablonun daha da ağırlaşmasına yol açıyor. Çalışan kesim ise, ekonomik sorunlarla, en geç yüz yüze gelen kesim oluyor ki, artık zaten ondan sonra hiç kimsenin alabileceği bir tedbirin olmasına da imkan kalmamış oluyor!

 

İNSANLAR, ATEŞ KENDİ BACALARINI SARMADAN UYANAMIYOR!

İktidar, aslında başlangıcı çok daha eski olan enflasyonun, sokaktaki insanı etkilemeye başladığı günden itibaren, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanını birkaç defa değiştirerek, “resmi enflasyon oranı”nı, gerçek dışı olarak, %60’lar seviyesinde gösteriyor. Ne yazık ki bu, halka “devlet eliyle yalan söylenmesi” anlamına geliyor. Seçimle gelen devlet yöneticilerinin kişisel konuşmalarında halka yalan söylemeleri bizde, politikanın bir gereği olsa da, devlet kurumları tarafından yapılan, kendi konuları ile ilgili açıklamalarda, halka doğru olmayan bilgilerin “resmî bilgi” olarak verilmesi, son 20 yılın en karakteristik özelliğidir ki, bu durum, insanların devlet kurumlarına olan güvenlerini, ciddi ölçülerde zedelemektedir.

Devlet yönetimi kapsamında yapılmakta olan işler ve yürütülmekte olan hizmetlerle ilgili olarak, nelerin “doğru” ve nelerin “yanlış” olduğu hususunda, toplumda belli bir düzeyde “ortak mutabakatlar” ve buna bağlı toplumsal “ortak itirazlar” ve tepkiler ortaya konulamadığında, iktidardaki siyasilerin, giderek artan bir ivmeyle yozlaşmaları kaçınılmaz hale gelir. Ülkemizdeki muhalefetin, adeta “iktidar payandası” gibi bir tutum içinde olması, Türk milleti açısından büyük bir talihsizliktir.

 

KAZANANLAR, DAİMA VE SADECE “SİYASET BARONLARI”DIR!

Tüm bu dile getirdiğimiz hususlardan sonra, önümüzdeki seçimlerde nerelerde kimlerin kazanacakları ya da kaybedeceklerinin, “vatandaş açısından” gerçekte hiçbir önemi yoktur! Çünkü, gösterilen adaylar, zaten halkın değil, Ankara’daki Siyaset Baronlarının adaylarıdır; dolayısı ile de kazananlar, her durumda sadece onlardır!

Tüm ülke halkı gibi, Balıkesirlileri de seçimden sonra bekleyen tek gerçek, ekonomik sıkıntıların, dayanılamaz ölçülerde ağırlaşması olacaktır. Bugün için sıradan insanlar açısından görünen tek gerçek de budur. Tamamen siyaset esnafı tarafından ortaya atılan ve köpürtülerek dillendirilen, adına ise “gündem” denilen konular, halkın etki alanının dışında ve “insanların gerçekleri görmelerini engelleme” amaçlı dezenformasyon faaliyetlerinden başka bir şey değildir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.