deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BİRİLERİ, TÜRKİYE-İSRAİL SAVAŞINA MI HAZIRLANIYOR?

Tarihi geçmişe bakıldığında, Türk Milleti ile Yahudiler arasında zerre-i miktar problem yoktur; dolayısı ile de İsrail ile Türkiye arasında savaşa sebep olabilecek hiçbir gerekçe de yoktur. Uluslararası emperyalist güçlerin ve devletlerin Ortadoğu bölgesindeki çıkarlarının kalesi İsrail’dir. I. Siyonist Kongre’den (1897-Basel) bu yana, Yahudiler (ve 1948’den sonra da İsrail) ile Araplar arasında yaşanan sorunlarda, Türkiye sürekli olarak “tarafsız”dır(*). Peki, son yıllarda Türkiye’de Yahudi ve İsrail düşmanlığının böylesine tehlikeli bir şekilde yüksel(til)mesinin sebebi nedir? Türkiye’de kısaca “Siyasal İslam” şeklinde ifade edilen ve her alandaki tüm “dinci” kesimleri kapsayan toplum kesimlerinde, yıllarca bir Yahudi ve İsrail düşmanlığı propagandası hakimdir. ABD’deki Yahudi lobilerinin onayları ve boynuna taktıkları madalyalarla, 2002’de iktidara taşınan AK Parti öncesinde toplumda pek karşılık bulmayan bu propaganda, son 23 yıldır, başta Erdoğan olmak üzere, devlet ricalinin de her vesile ile dillerine pelesenk ettikleri bir vakıadır! Sanki, birileri, Türkiye ile İsrail’i zorla çatıştırmak/savaştırmak istiyor!   MUHTEMEL BİR SAVAŞIN KAYIP-KAZANÇ HESABI YAPILDI MI? İsrail ile Türkiye arasında yaşanacak bir savaşın kime ne kazandıracağı ve ne kaybettireceği hesabının iyi yapılması gerekiyor. Türkiye Çin, ABD, Almanya ve İtalya’nın ardından İsrail’e en çok mal satan beşinci ülke konumundadır. Yılda yaklaşık 9 milyar Dolarlık ihracat yaptığımız İsrail’den, yılda sadece 2 milyar Dolar ithalat yapıyoruz. Bu rakamlara bakıldığında, İsrail’in en önemli dış ticaret partnerlerinden biri Türkiye’dir. Bu da iki ülke arasında, günümüzde de hiçbir sorun bulunmadığının önemli göstergelerinden biridir. Devletler arası ilişkilerde “hamaset ve inançlar” değil, akla ve hesaba dayalı “milli çıkarlar” esastır. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de iktidar çevrelerinin, hamasete ve dine dayandırdıkları yapay gerekçelerle, iki ülke arasında savaşı gerektirecek düzeyde sorun çıkarmaya çalıştıkları açıkça görülüyor. İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve katliamlarına, yeryüzünde hiç kimse olumlu gözle bakmıyor, Türk halkı da bakmaz! İsrail saldırılarının mutlaka ve olabildiğince kısa bir zaman içinde durdurulması gerekiyor. Ancak, dünya kamuoyunun Filistinlilere verdikleri destek, Filistinlilerin İsrail’e karşı saldırgan tutumlarını arttırmalarına da sebep oluyor. Filistinlilerin İsrail’e saldırma motivasyonları güçlendikçe, bu durum doğal olarak, İsrail için Gazze’ye saldırılarını sürdürme gerekçesi oluyor. Filistinlilerin paramiliter örgütü HAMAS’ın, 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirdiği ve 1.200 kişiyi öldürdüğü saldırıya karşı, İsrail’in iki yıldır sürdürdüğü saldırılarda, 60 bini aşkın Filistinli öldü. İsrail’in aşırı düzeydeki saldırıları ve katliamları sebebiyle, HAMAS’ın 7 Ekim saldırısı adeta unutuldu, iki yıldır bu saldırının muhasebesi yapılmıyor; sadece İsrail’in katliamları konuşuluyor! Yeryüzündeki tüm ülkeler tarafından kabul edilen ve uluslararası hukukun adeta en kutsal ilkesi, “her devletin kendini savunma hakkı” olmasıdır. Mamafih İsrail, Gazze’de son iki yıldır sürdürdüğü saldırılarda ve katliamlarda, bu ilkenin sınırlarını fersah fersah aşmıştır.   İSRAİL İLE FİLİSTİNLİLERİN “UZLAŞABİLMELERİ” MÜMKÜN MÜ? Görünen o ki İsrail, Filistinlilerin, gelecekte bir daha kendisine saldırabilme gücünün ortaya çıkmaması için öngördüğü hedefe ulaşmadan saldırılarını durdurmayacak. İsrail ve Filistinliler, birbirlerine karşı, “savaş sebebi” olarak ileri sürdükleri gerekçelerden vazgeçmedikleri sürece, bu savaşın bitmesi mümkün değildir. Uluslararası kamuoyu desteği Filistinlilerden yana olsa da devletlerin ağırlıklı desteği maalesef İsrail’den yanadır. Çünkü, her devletin kendini savunma hakkı vardır ve İsrail de sürekli olarak Filistinlilerin alenî saldırı tehditleri altındadır. Filistinliler ise, “vatan topraklarını savunmak, İsrail işgalinden kurtarmak ve bağımsız Filistin Devleti kurmak” için savaşmaya devam edeceklerini tüm dünyaya ilan etmektedirler. Tarafların amaçları ve beklentilerine bakıldığında, görünen vadede, aralarında herhangi bir “uzlaşma” zemininin bulunması mümkün görünmüyor.   ULUSLARARASI KAMUOYUNUN, GAZZE’YE VERDİĞİ DESTEK NE İŞE YARIYOR? İsrail’e karşı, sırtlarını uluslararası kamuoyu desteğine dayayarak savaşmaya devam eden Filistinlilerin (savaş için gerekli olan yeterli düzeyde maddi imkanlara sahip olamadıklarından), amaçlarına ve hedeflerine ulaşmaları hiç de kolay değil. Sürdürdükleri mücadelede, uluslararası platformlarda sahip oldukları desteklerin, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kendi lehlerine değerlendirilmesini ve İsrail’e diz çöktürülmesini bekliyorlar. Ne var ki, BM’de kendi lehlerine bazı kararlar çıksa da bu, İsrail’e karşı fiili sonuçlar getirmiyor! İsrail’in kurulduğu günden bu yana, gerek bölgedeki Arap ülkeleri ve gerekse Filistinlilerle Yahudiler arasında meydana gelen savaşlarda ve problemlerde Türkiye, olabildiğince konuya uzak ve tarafsız kalıyordu! AK Parti döneminde ise, devlet politikası olarak, büyük ölçüde aynı tutum sürdürülse de devlet ricali tarafından, kamuoyuna yönelik olarak, İsrail’e karşı söylenen sözler, halkta İsrail nefreti uyandırıyor ki, eskiden devlet ricali, kamuoyuna yönelik konuşmalarında, izlenen devlet politikası paralelinde ifadeler kullanırlardı. Şimdi ise durum öyle değil; iki devlet arasındaki ilişkiler normal seyrinde devam ettiği halde, devleti yönetenler, İsrail’in bir “terör devleti” olduğunu söylüyorlar; ama, bu söyledikleri doğrultuda en küçük bir davranış göstermiyorlar! Hiç kimse de onlara, “Ya hu arkadaş, Türkiye’nin bir terör devleti ile ne ilişkisi olabilir? Bir hukuk devleti olan Türkiye, İsrail’le diplomatik ve ekonomik ilişkilerini neden kesmiyor?” diye sormuyor!.. Başta diplomatik ve ekonomik olmak üzere, Türkiye ile İsrail arasındaki her türlü ilişkiler, sanki ortada bir Gazze sorunu yokmuş gibi, aynen devam ediyor. Ama, devleti yönetmekte olan karakterlerin ağızlarına bakılırsa, sanki Türkiye, İsrail ile doğrudan savaş halinde! Hani halk arasında “üfürükten tayyare” diye bir söz var ya işte o hesap…   TÜRKİYE, “TERÖR DEVLETİ” İLE NEDEN İLİŞKİLERİNİ KESMİYOR? Madem İsrail bir terör devleti, bir hukuk devleti olan Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini kapatması, İsrail’in Ankara Büyükelçisini de sınır dışı etmesi gerekmiyor mu? Ya ekonomik ilişkilere ne demeli? Başta petrol, çelik ve kimyasal ürünler olmak üzere, Türkiye’den İsrail’e gönderilen mallarda, en küçük bir yavaşlama ya da kısıtlama yok! Dahası, İsrail’in, petrol ihtiyacının neredeyse tamamına yakını Türkiye üzerinden sağlıyor. Kuzey Irak’tan ve Azerbaycan’dan aldığı petrol, İskenderun limanından, Erdoğan ve Yıldırım ailelerine ait tankerlerle İsrail’e taşınıyor. Sadece bu petrol nakliyatı biraz olsun yavaşlatılsa, Gazze’deki İsrail saldırıları durdurulabilir. Ama, Türkiye’yi yönetmekte olanların böyle bir dertlerinin olmadığı görülüyor; onlar Gazze’de katledilen insanların kanlarına, iç kamuoyunda, kendi seçmenlerini konsolide etme ekmeğini doğruyorlar. Gazze’deki katliamlara tepki gösteren insanlar, iktidarın İsrail’e karşı sert söylemlerini ciddi zannediyor; ama iktidarın (devlet olarak) İsrail’e yönelik “tedbir” anlamında, en küçük bir adım atmadığını bilmiyor! Halkın zihinlerini dezenformasyon bombardımanları ile dumura uğratan iktidar yanlısı medya, Erdoğan’ın İsrail aleyhine söylediği sözleri (sanki somut bir karşılığı varmış gibi) saatlerce ve günlerce yayınlamaya; halk da “Türkiye İsrail’e karşı bir şeyler yapıyor” zannetmeye devam ediyor. Halbuki, iki yıldır Türkiye, İsrail’e karşı hiçbir etkili girişimde bulunmamıştır. Gazze katliamlarını, Türk halkını İsrail’e ve Yahudilere düşmanlaştırmak amacı ile kullanmakta olan Erdoğan, kim bilir, belki de gelecekte, kamuoyu desteğini arkasına alarak, İsrail ile Türkiye arasında bir savaş çıkarmayı planlıyordur. Halbuki, Türk milleti ile Yahudiler arasında, tarihin kaydettiği en küçük bir problem yaşanmamıştır. Araplarla Yahudiler arasında, geçmişi 2.600 yıl öncesine dayanan bu bitmez kavgaya Türk milleti neden dahil olsun ki? Hatırlanacağı üzere, bu konuyu daha önce, 10 Mart 2025 tarihli “Her Şey BOP’a Göre Oluyor ve Biz Uyuyoruz!” başlıklı yazımızda da ele almıştık.(**)   ERDOĞAN’IN GAZZE SÖYLEMLERİ İÇ KAMUOYUNA YÖNELİKTİR Erdoğan, iç kamuoyuna yönelik İsrail düşmanlığı söylemleriyle, insanların kafalarını meşgul ederek, halkın doğrudan karşı karşıya bulunduğu sorunlarla ilgilenmesini de önlüyor aslında. İnsanlar, yandaş medya organlarından sürekli dinlemekte oldukları İsrail düşmanlığı ile iç politikayla ilgili yapay sorunların gürültü-patırtısı arasında, neleri kaybetmekte olduklarını göremiyor ve anlayamıyorlar. İktidarın bu yüksek dozdaki İsrail ve Yahudi düşmanlığı söylemleri, iç kamuoyunda yeterli karşılık bulduğunda, Erdoğan’ın İsrail’le bir savaş durumu yaratmaktan çekinmeyeceği gayet açıktır. Geçmişinde Yahudilerle yaşanmış hiçbir olumsuzluk bulunmayan bir halkı, İsrail’le savaşmaya ikna etmek hiç de kolay değildir. Türkiye’nin İsrail’le savaşa girmesi halinde, dünya kamuoyu ve ülkelerin yönetimlerinin, etkili bir şekilde Türkiye’nin yanında yer almaları ihtimali var mıdır? Böyle bir durum olduğunda ise, Türkiye aslında sadece İsrail’le değil, tüm dünya ile savaşa girmiş gibi olacaktır. İşte, asıl o zaman 1920’de imzalanıp (Anadolu’daki millî direniş sebebiyle) uygulama imkanı bulunamadığından çöpe atılan o “Sevr Haritası”, Türkiye’nin önüne konabilecektir. Kim bilir, BOP’un önemli bir unsuru olan “AK Parti ve Erdoğan Projesi”nin asıl hedefi belki de budur. TBMM’de kurulan ihanet komisyonu bağlamında, Öcalan’ın ve DEM Pati sözcülerinin, Lozan Antlaşması’nı hedef almalarının altında, muhtemelen bu düşünce yatıyor! Yoksa, sadece Türkiye ile gireceği bir savaşta, İsrail’in şansı ne olabilir? Kurbağanın, hissetmeyeceği bir hızda sıcaklık arttırıldığında sudan çıkmayarak haşlandığı deneydeki gibi; din görünümlü masallar ve toplum mühendisliği yöntemleri ile ayakta uyutularak ülkesi soyulmakta olan Türk halkı, “savaş” gibi bir akut uyarıcı ile ayağa kalktığında, işin sonunun nereye varacağını hesaplayabilecek bir yöntem yok henüz. Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Yahudilerle de İsrail’le de hiçbir sorunları olmamıştır ve olması için de en küçük bir sebep yoktur. Kadim “Arap-Yahudi kavgası”na Türk halkını bulaştırmaya çalışanlar, tarihin kaydettiği tüm hainlerden çok daha büyük bir ihanet içindedirler. Umarız, din afyonu ile uyutulmakta olan halkımız bu ihanete yol vermez… __________________ (*) https://tr.wikipedia.org/wiki/I._Siyonist_Kongre (**)https://www.balikesirartihaber.com/yazar/ramazan-aydin/her-sey-bopa-gore-oluyor-ve-biz-uyuyoruz-326-kose-yazisi ------------------ 15 Eylül 2025
Ekleme Tarihi: 15 Eylül 2025 -Pazartesi

BİRİLERİ, TÜRKİYE-İSRAİL SAVAŞINA MI HAZIRLANIYOR?

Tarihi geçmişe bakıldığında, Türk Milleti ile Yahudiler arasında zerre-i miktar problem yoktur; dolayısı ile de İsrail ile Türkiye arasında savaşa sebep olabilecek hiçbir gerekçe de yoktur. Uluslararası emperyalist güçlerin ve devletlerin Ortadoğu bölgesindeki çıkarlarının kalesi İsrail’dir. I. Siyonist Kongre’den (1897-Basel) bu yana, Yahudiler (ve 1948’den sonra da İsrail) ile Araplar arasında yaşanan sorunlarda, Türkiye sürekli olarak “tarafsız”dır(*).

Peki, son yıllarda Türkiye’de Yahudi ve İsrail düşmanlığının böylesine tehlikeli bir şekilde yüksel(til)mesinin sebebi nedir? Türkiye’de kısaca “Siyasal İslam” şeklinde ifade edilen ve her alandaki tüm “dinci” kesimleri kapsayan toplum kesimlerinde, yıllarca bir Yahudi ve İsrail düşmanlığı propagandası hakimdir. ABD’deki Yahudi lobilerinin onayları ve boynuna taktıkları madalyalarla, 2002’de iktidara taşınan AK Parti öncesinde toplumda pek karşılık bulmayan bu propaganda, son 23 yıldır, başta Erdoğan olmak üzere, devlet ricalinin de her vesile ile dillerine pelesenk ettikleri bir vakıadır! Sanki, birileri, Türkiye ile İsrail’i zorla çatıştırmak/savaştırmak istiyor!

 

MUHTEMEL BİR SAVAŞIN KAYIP-KAZANÇ HESABI YAPILDI MI?

İsrail ile Türkiye arasında yaşanacak bir savaşın kime ne kazandıracağı ve ne kaybettireceği hesabının iyi yapılması gerekiyor. Türkiye Çin, ABD, Almanya ve İtalya’nın ardından İsrail’e en çok mal satan beşinci ülke konumundadır. Yılda yaklaşık 9 milyar Dolarlık ihracat yaptığımız İsrail’den, yılda sadece 2 milyar Dolar ithalat yapıyoruz. Bu rakamlara bakıldığında, İsrail’in en önemli dış ticaret partnerlerinden biri Türkiye’dir. Bu da iki ülke arasında, günümüzde de hiçbir sorun bulunmadığının önemli göstergelerinden biridir.

Devletler arası ilişkilerde “hamaset ve inançlar” değil, akla ve hesaba dayalı “milli çıkarlar” esastır. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de iktidar çevrelerinin, hamasete ve dine dayandırdıkları yapay gerekçelerle, iki ülke arasında savaşı gerektirecek düzeyde sorun çıkarmaya çalıştıkları açıkça görülüyor. İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve katliamlarına, yeryüzünde hiç kimse olumlu gözle bakmıyor, Türk halkı da bakmaz! İsrail saldırılarının mutlaka ve olabildiğince kısa bir zaman içinde durdurulması gerekiyor. Ancak, dünya kamuoyunun Filistinlilere verdikleri destek, Filistinlilerin İsrail’e karşı saldırgan tutumlarını arttırmalarına da sebep oluyor. Filistinlilerin İsrail’e saldırma motivasyonları güçlendikçe, bu durum doğal olarak, İsrail için Gazze’ye saldırılarını sürdürme gerekçesi oluyor.

Filistinlilerin paramiliter örgütü HAMAS’ın, 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirdiği ve 1.200 kişiyi öldürdüğü saldırıya karşı, İsrail’in iki yıldır sürdürdüğü saldırılarda, 60 bini aşkın Filistinli öldü. İsrail’in aşırı düzeydeki saldırıları ve katliamları sebebiyle, HAMAS’ın 7 Ekim saldırısı adeta unutuldu, iki yıldır bu saldırının muhasebesi yapılmıyor; sadece İsrail’in katliamları konuşuluyor! Yeryüzündeki tüm ülkeler tarafından kabul edilen ve uluslararası hukukun adeta en kutsal ilkesi, “her devletin kendini savunma hakkı” olmasıdır. Mamafih İsrail, Gazze’de son iki yıldır sürdürdüğü saldırılarda ve katliamlarda, bu ilkenin sınırlarını fersah fersah aşmıştır.

 

İSRAİL İLE FİLİSTİNLİLERİN “UZLAŞABİLMELERİ” MÜMKÜN MÜ?

Görünen o ki İsrail, Filistinlilerin, gelecekte bir daha kendisine saldırabilme gücünün ortaya çıkmaması için öngördüğü hedefe ulaşmadan saldırılarını durdurmayacak. İsrail ve Filistinliler, birbirlerine karşı, “savaş sebebi” olarak ileri sürdükleri gerekçelerden vazgeçmedikleri sürece, bu savaşın bitmesi mümkün değildir. Uluslararası kamuoyu desteği Filistinlilerden yana olsa da devletlerin ağırlıklı desteği maalesef İsrail’den yanadır. Çünkü, her devletin kendini savunma hakkı vardır ve İsrail de sürekli olarak Filistinlilerin alenî saldırı tehditleri altındadır. Filistinliler ise, “vatan topraklarını savunmak, İsrail işgalinden kurtarmak ve bağımsız Filistin Devleti kurmak” için savaşmaya devam edeceklerini tüm dünyaya ilan etmektedirler. Tarafların amaçları ve beklentilerine bakıldığında, görünen vadede, aralarında herhangi bir “uzlaşma” zemininin bulunması mümkün görünmüyor.

 

ULUSLARARASI KAMUOYUNUN, GAZZE’YE VERDİĞİ DESTEK NE İŞE YARIYOR?

İsrail’e karşı, sırtlarını uluslararası kamuoyu desteğine dayayarak savaşmaya devam eden Filistinlilerin (savaş için gerekli olan yeterli düzeyde maddi imkanlara sahip olamadıklarından), amaçlarına ve hedeflerine ulaşmaları hiç de kolay değil. Sürdürdükleri mücadelede, uluslararası platformlarda sahip oldukları desteklerin, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kendi lehlerine değerlendirilmesini ve İsrail’e diz çöktürülmesini bekliyorlar. Ne var ki, BM’de kendi lehlerine bazı kararlar çıksa da bu, İsrail’e karşı fiili sonuçlar getirmiyor!

İsrail’in kurulduğu günden bu yana, gerek bölgedeki Arap ülkeleri ve gerekse Filistinlilerle Yahudiler arasında meydana gelen savaşlarda ve problemlerde Türkiye, olabildiğince konuya uzak ve tarafsız kalıyordu! AK Parti döneminde ise, devlet politikası olarak, büyük ölçüde aynı tutum sürdürülse de devlet ricali tarafından, kamuoyuna yönelik olarak, İsrail’e karşı söylenen sözler, halkta İsrail nefreti uyandırıyor ki, eskiden devlet ricali, kamuoyuna yönelik konuşmalarında, izlenen devlet politikası paralelinde ifadeler kullanırlardı. Şimdi ise durum öyle değil; iki devlet arasındaki ilişkiler normal seyrinde devam ettiği halde, devleti yönetenler, İsrail’in bir “terör devleti” olduğunu söylüyorlar; ama, bu söyledikleri doğrultuda en küçük bir davranış göstermiyorlar! Hiç kimse de onlara, “Ya hu arkadaş, Türkiye’nin bir terör devleti ile ne ilişkisi olabilir? Bir hukuk devleti olan Türkiye, İsrail’le diplomatik ve ekonomik ilişkilerini neden kesmiyor?” diye sormuyor!..

Başta diplomatik ve ekonomik olmak üzere, Türkiye ile İsrail arasındaki her türlü ilişkiler, sanki ortada bir Gazze sorunu yokmuş gibi, aynen devam ediyor. Ama, devleti yönetmekte olan karakterlerin ağızlarına bakılırsa, sanki Türkiye, İsrail ile doğrudan savaş halinde! Hani halk arasında “üfürükten tayyare” diye bir söz var ya işte o hesap…

 

TÜRKİYE, “TERÖR DEVLETİ” İLE NEDEN İLİŞKİLERİNİ KESMİYOR?

Madem İsrail bir terör devleti, bir hukuk devleti olan Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini kapatması, İsrail’in Ankara Büyükelçisini de sınır dışı etmesi gerekmiyor mu? Ya ekonomik ilişkilere ne demeli? Başta petrol, çelik ve kimyasal ürünler olmak üzere, Türkiye’den İsrail’e gönderilen mallarda, en küçük bir yavaşlama ya da kısıtlama yok! Dahası, İsrail’in, petrol ihtiyacının neredeyse tamamına yakını Türkiye üzerinden sağlıyor. Kuzey Irak’tan ve Azerbaycan’dan aldığı petrol, İskenderun limanından, Erdoğan ve Yıldırım ailelerine ait tankerlerle İsrail’e taşınıyor. Sadece bu petrol nakliyatı biraz olsun yavaşlatılsa, Gazze’deki İsrail saldırıları durdurulabilir. Ama, Türkiye’yi yönetmekte olanların böyle bir dertlerinin olmadığı görülüyor; onlar Gazze’de katledilen insanların kanlarına, iç kamuoyunda, kendi seçmenlerini konsolide etme ekmeğini doğruyorlar.

Gazze’deki katliamlara tepki gösteren insanlar, iktidarın İsrail’e karşı sert söylemlerini ciddi zannediyor; ama iktidarın (devlet olarak) İsrail’e yönelik “tedbir” anlamında, en küçük bir adım atmadığını bilmiyor! Halkın zihinlerini dezenformasyon bombardımanları ile dumura uğratan iktidar yanlısı medya, Erdoğan’ın İsrail aleyhine söylediği sözleri (sanki somut bir karşılığı varmış gibi) saatlerce ve günlerce yayınlamaya; halk da “Türkiye İsrail’e karşı bir şeyler yapıyor” zannetmeye devam ediyor. Halbuki, iki yıldır Türkiye, İsrail’e karşı hiçbir etkili girişimde bulunmamıştır.

Gazze katliamlarını, Türk halkını İsrail’e ve Yahudilere düşmanlaştırmak amacı ile kullanmakta olan Erdoğan, kim bilir, belki de gelecekte, kamuoyu desteğini arkasına alarak, İsrail ile Türkiye arasında bir savaş çıkarmayı planlıyordur. Halbuki, Türk milleti ile Yahudiler arasında, tarihin kaydettiği en küçük bir problem yaşanmamıştır. Araplarla Yahudiler arasında, geçmişi 2.600 yıl öncesine dayanan bu bitmez kavgaya Türk milleti neden dahil olsun ki? Hatırlanacağı üzere, bu konuyu daha önce, 10 Mart 2025 tarihli “Her Şey BOP’a Göre Oluyor ve Biz Uyuyoruz!” başlıklı yazımızda da ele almıştık.(**)

 

ERDOĞAN’IN GAZZE SÖYLEMLERİ İÇ KAMUOYUNA YÖNELİKTİR

Erdoğan, iç kamuoyuna yönelik İsrail düşmanlığı söylemleriyle, insanların kafalarını meşgul ederek, halkın doğrudan karşı karşıya bulunduğu sorunlarla ilgilenmesini de önlüyor aslında. İnsanlar, yandaş medya organlarından sürekli dinlemekte oldukları İsrail düşmanlığı ile iç politikayla ilgili yapay sorunların gürültü-patırtısı arasında, neleri kaybetmekte olduklarını göremiyor ve anlayamıyorlar. İktidarın bu yüksek dozdaki İsrail ve Yahudi düşmanlığı söylemleri, iç kamuoyunda yeterli karşılık bulduğunda, Erdoğan’ın İsrail’le bir savaş durumu yaratmaktan çekinmeyeceği gayet açıktır. Geçmişinde Yahudilerle yaşanmış hiçbir olumsuzluk bulunmayan bir halkı, İsrail’le savaşmaya ikna etmek hiç de kolay değildir. Türkiye’nin İsrail’le savaşa girmesi halinde, dünya kamuoyu ve ülkelerin yönetimlerinin, etkili bir şekilde Türkiye’nin yanında yer almaları ihtimali var mıdır?

Böyle bir durum olduğunda ise, Türkiye aslında sadece İsrail’le değil, tüm dünya ile savaşa girmiş gibi olacaktır. İşte, asıl o zaman 1920’de imzalanıp (Anadolu’daki millî direniş sebebiyle) uygulama imkanı bulunamadığından çöpe atılan o “Sevr Haritası”, Türkiye’nin önüne konabilecektir. Kim bilir, BOP’un önemli bir unsuru olan “AK Parti ve Erdoğan Projesi”nin asıl hedefi belki de budur. TBMM’de kurulan ihanet komisyonu bağlamında, Öcalan’ın ve DEM Pati sözcülerinin, Lozan Antlaşması’nı hedef almalarının altında, muhtemelen bu düşünce yatıyor! Yoksa, sadece Türkiye ile gireceği bir savaşta, İsrail’in şansı ne olabilir? Kurbağanın, hissetmeyeceği bir hızda sıcaklık arttırıldığında sudan çıkmayarak haşlandığı deneydeki gibi; din görünümlü masallar ve toplum mühendisliği yöntemleri ile ayakta uyutularak ülkesi soyulmakta olan Türk halkı, “savaş” gibi bir akut uyarıcı ile ayağa kalktığında, işin sonunun nereye varacağını hesaplayabilecek bir yöntem yok henüz.

Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Yahudilerle de İsrail’le de hiçbir sorunları olmamıştır ve olması için de en küçük bir sebep yoktur. Kadim “Arap-Yahudi kavgası”na Türk halkını bulaştırmaya çalışanlar, tarihin kaydettiği tüm hainlerden çok daha büyük bir ihanet içindedirler. Umarız, din afyonu ile uyutulmakta olan halkımız bu ihanete yol vermez…

__________________

(*) https://tr.wikipedia.org/wiki/I._Siyonist_Kongre

(**)https://www.balikesirartihaber.com/yazar/ramazan-aydin/her-sey-bopa-gore-oluyor-ve-biz-uyuyoruz-326-kose-yazisi

------------------

15 Eylül 2025

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.