Devletler arası ilişkiler söz konusu olduğunda, asla göz ardı edilmemesi gereken hususların başında, devletlerin çıkarları bağlamında, “mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesi” gelir. Herhangi iki devlet arasında herhangi bir münasebetle ilgili olarak, eğer sadece devletlerden birinin “kazanımları (ya da kayıpları)” konuşuluyorsa, orada “normal (ve aynı zamanda ahlâki ve meşru) olmayan” bir şeyler var demektir. Çünkü, hiçbir devlet, hiçbir devlete, “karşılığını almadan” hiçbir şey vermez, veremez!
Devletten devlete alınıp-verilen her şeyin asıl sahibi, o devletlerin vatandaşlarıdır. O nedenle, devletleri yönetenler, vatandaşları adına karşılığını almadıkları hiçbir şeyi başka bir devlete veremezler; eğer veriyorlarsa bu, asla ahlâki ve meşru olamaz! Dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler de, karşılığını almadan ülkemize ait olan hiçbir şeyi başka bir ülkeye veremezler. Aynı şekilde, hiçbir devlet de, karşılığını almadığı kamuya ait hiçbir şeyi Türkiye’ye vermez, veremez!
Şimdi, bu girişten sonra, gelelim, son zamanlarda, “sanki karşılığında hiçbir şey vermeden Türkiye’nin birtakım kazanımlar elde ettiği” yolunda, sözde medyası ve yine sözde siyasetçileri tarafından, iktidar cenahında yapılmakta olan yaygaralara… Hatırlanacağı üzere, 20 Ocak 2025 tarihinde, ikinci defa ABD Başkanlığı koltuğuna oturan Donald Trump’la görüşmek için randevu talepleri aylardır dikkate alınmayan Erdoğan’ın, nihayet geçen 25 Eylül günü Trump tarafından kabul edilmesinin, Türk halkına, sanki dünyanın en önemli olayı imiş gibi köpürtülerek anlatılmasının hayra yorulma ihtimali olabilir mi?
DEVLETLER ARASI İLİŞKİLER, ROMANTİK MASALLARLA YÜRÜMEZ!
Trump-Erdoğan görüşmesi ile ilgili öylesine mantıksız ve hayali masallar anlatılıyor ki, bu görüşmeyle ilgili gerçeklerin neler olduğunu anlamak imkansız hale geliyor! Bu görüşmeyle ilgili gerçeklerin neler olduğunu anlayan beri gelsin! Örneğin, dünyanın en zengin doğalgaz rezervlerine sahip ülkeleriyle çevrili olan Türkiye’nin, 8.000 km uzaklıktaki ABD’den bilmem kaç milyar Dolarlık “sıvılaştırılmış doğalgaz” alması ne ile izah edilebilir? 2 saat 20 dakika sürdüğü belirtilen görüşmeden sonra, Erdoğan’la birlikte basın mensuplarının karşısına geçtiklerinde Trump’ın, “Harika bir görüşmeydi.” şeklindeki değerlendirmesinin içeriğinin ne olduğunu merak eden olmadı!
Türk halkına Erdoğan’ın, Trump tarafından göklere çıkarıldığı ve görüşme masasından, iki ülke arasındaki sorunlarla ilgili olarak olağanüstü kazanımlarla kalktığı abartılı ifadelerle anlatılırken, bu alındığı (ya da alınacağı) söylenenler karşılığında, “Türkiye’nin ABD’ye neleri vermeyi taahhüt ettiği”ne dair tek kelime yazılmıyor! Sanki Trump, Erdoğan’la yaptığı görüşmenin mutluluğu ile, Türkiye’nin tüm taleplerine evet demiş gibi bir hava yaratılıyor. Devletler arası ilişkilerde, bu tür romantik davranışlara yer olmayacağını düşünmekten aciz olan halk, iktidar medyasındaki bu palavralarla ayakta uyutuluyor! Neden hiç kimse, bu görüşmede elde edildiği iddia edilen kazanımlar karşılığında Türkiye’nin ABD nezdinde ne gibi taahhütler altına sokulduğunu merak etmiyor acaba? Devletler arası ilişkiler akla, mantığa ve matematiğe dayanır, romantizme yer yoktur.
Tamam, yıllardır savunma ihtiyaçlarımıza adeta ambargo uygulayan Trump bu konudaki tüm engelleri kaldırıyor ve Türkiye’nin F-35 projesine dönmesi, F-16 alımı vb. hususlarda yeşil ışık yakıyor; bunda anlaşılmayan bir şey yok. Halka sanki çok büyük bir zafer kazanılmış gibi, Trump’ın Erdoğan’ı övücü sözleri ile ambalajlanarak, abartılı ifadelerle anlatılan kazanımlar(!?) karşılığında Türkiye ABD’ye ne veriyor? Bu konuda neden kimse tek kelime laf etmiyor? Bu noktada, halkın bilmesinin iktidar açısından sakınca teşkil ettiği, can sıkıcı pek çok şeyin olduğu gayet açıktır. Belli ki iktidar, halkın ABD’den alınacaklar ile ABD’ye verilecekler arasında bir kâr-zarar hesabı yapmasını istemiyor! Gerçekte halkın sırtına yüklenen, ama bilgisi verilmeyen hususlar neler?
TRUMP-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNİN KÂR-ZARAR HESABI
Sözde muhalif siyaset yaptıkları iddia edilen partiler, halka açıklanmayan gerçekleri araştırıp, Trump-Erdoğan görüşmesi ile ilgili somut kâr-zarar hesabını yapmaları gerekirken, iktidarın masallarına karşı halka sadece, güya karşıt masallar anlatmaktan öte, hiçbir şey yapmıyorlar. Her iki tarafın anlattıkları masalların ortak ana fikri ise, “her durumda Türkiye’nin ağır zararlara uğratılması ve altından kalkılamayacak taahhütlerin altına sokulmasıdır.
İktidar medyasının kadrolu demirbaş medya fedailerinin anlatmakta oldukları masalların ve hiçbir mantığa sığmayacak palavralarının arka planında yatan gerçeklerin süratle ortaya çıkarılması ve halkın behemehal aydınlatılması gerekiyor.
İki ülke arasındaki ilişkilerin geçmişine bakıldığında, ABD’nin Türkiye’den somut ve net olarak aldıklarına karşı çoğu zaman sadece “ucu açık vaatler”den başka bir şey vermediği; bazen ise, çok az şey verdiği görülür.
Peki, acaba ABD bu sefer Türkiye’den ne almıştır, ya da Türkiye ABD’ye karşı hangi yükümlülükler altına sokulmuştur? Bu sorunun cevabı, ABD’nin Türkiye’nin yer aldığı coğrafyada, bugünkü öncelikli ihtiyaçları ve taleplerinde aranabilir. Ancak bu, sözde muhalif medyanın sürekli diline doladığı gibi, bölgede cereyan eden her şeyi mutlaka İsrail’e bağlamakla anlaşılamaz! Elbette ki, bölgemizde cereyan eden her şeyi İsrail’in güvenliği bakımından da değerlendirmek gerekiyor. Ancak, meselelerin, İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarının dışında farklı açılardan da ele alınması ve analizlerin yapılması gerekiyor.
BOP KAPSAMINDA TÜRKİYE’YE YÜKLENEN GÖREVLER NELER?
ABD, İsrail ve İngiltere tarafından 2003 yılında hazırlanarak, ilk zirvesi 09 Haziran 2004 tarihinde, ABD Başkanı George W. Bush’un yönetiminde, Georgia eyaletindeki Sea Island şehrinde gerçekleştirilen (ve Erdoğan’ın da katılarak “Eşbaşkan” atandığı) Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) mahiyeti maalesef Türk kamuoyunda yeteri kadar anlaşılmamış ve tartışılmamıştır. 20 yılı aşkın süredir, Türkiye’de konuyla ilgili yazılanlar ve konuşulanlar ise, somut bilgiler değil, bölgede cereyan eden hadiseler bağlamında serdedilen subjektif görüş ve kanaatlerden ibarettir. Maalesef, Türkiye’deki muhalif oldukları iddia edilen sözde siyasetçiler ve medya mensupları tarafından da, mahiyeti hiçbir şekilde araştırılmayan BOP’un, Irak’ın Kuveyt’i işgal girişiminden bu yana 20 yıldır yürürlükte olduğu gayet açıktır.
Ortadoğu’da kahır ekseriyeti Araplar ile Yahudiler arasında yaklaşık 2500 yıldır devam etmekte olan kavga ve bu kavganın ürünleri olan sayısız problemler, bugün tüm dünyanın karşı karşıya bulunduğu en büyük “çok bilinmeyenli denklem”dir. ABD, İsrail ve İngiltere’nin, yürürlüğe koydukları BOP projesi ile bu denklemi kendi çıkarlarına uygun bir şekilde çözmeyi amaçladıkları düşünüldüğünde, bu proje kapsamında Türkiye’ye yüklenecek hususların neler olabileceğinin, ciddi bir şekilde düşünülmesi gerekiyor. Trump ve Erdoğan arasında gerçekleşen şu son görüşmenin gündeminin, BOP’tan bağımsız olması imkansızdır.
Görüşme sonrası yapılan açıklamalar ve her ikisinin de almak istediklerini aldıklarına dair ifadeleri matematiksel bir analize tabi tutulacak olursa; Erdoğan’ın, BOP kapsamında Türkiye’ye yüklenmesi düşünülen tüm yükümlülükleri üstlenmeyi kabul ettiği, buna karşılık da kişisel siyasi ve maddi çıkarlarının korunması hususunda Trump’tan destek sözü aldığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Yani Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’ni (ülkemize ve milletimize hiçbir yararı olmayacak) ağır taahhütler altına sokarken, kendisi Trump’tan kişisel çıkarlarına destek sözü almakla yetinmiş görünüyor. Kısacası, yükümlülükler milletin sırtına, kazanımlar Erdoğan’a…
ŞANTAJ KOKAN İFADE: “ERDOĞAN’A MEŞRUİYET VERECEĞİM!”
Elbette ABD’den ülke adına elde edildiği söylenen F-16 alımı ve F-35 projesine dönüş sözlerinin yanı sıra, 2016 yılında ABD’de Reza Sarraf’ın tutuklanması ile başlayan Halkbank Davası’nın (ve Erdoğan’ın malvarlığı ile ilgili davanın da) kaldırılması ihtimali de önemli bir meseledir. Günümüz ABD-Türkiye ilişkilerinin püf noktası tam olarak bu olmalı.
Neresinden bakılırsa bakılsın, doğal olarak açıklanamayan Erdoğan ailesinin malvarlığındaki artışla ilgili olarak ABD’de açılan dava, Erdoğan’a yönelik bir şantaj malzemesi gibi görünüyor. Bunun tam olarak böyle olup-olmadığını doğrulamak, elbette bugün mümkün değilse de, çok kuvvetli bir ihtimal olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Trump görüşmesinden çıkışındaki keyifli haline bakılırsa, Erdoğan, malvarlığı ve Halkbank davalarının ağırlığından büyük ölçüde kurtulmuş olabilir! Elbette “şimdilik”… ABD elbette, elindeki böylesine etkili bir kozu, “çok daha etkili yeni bir koz yakalamadan” bırakmayacaktır.
Basın önünde Erdoğan’ı öve öve yere-göğe sığdıramayan Trump, Erdoğan’ı işaret ederek, “O hileli seçimleri iyi bilir.” Demesi ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Trump-Erdoğan görüşmesinin ertesi günü, New York’ta düzenlenen bir panelde yaptığı konuşmada söylediği, “Başkan Donald Trump, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’a meşruiyet vereceğim’ dedi.” şeklindeki sözlerinin, tam olarak ne anlama geldiğini de iyi tahlil etmek gerekiyor! Trump “Hileli seçimler” derken kast ettiği şey tam olarak nedir? Ayrıca, halkın oyları ile seçilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile ilgili ne gibi bir meşruiyet sorunu olabilir? Hem, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın kendi ülkesinde meşruiyet sorunu yokken, bu konu bir başka ülkenin devlet başkanını neden ilgilendirsin?(*) Ülkeler arasındaki resmi görüşmelerde kılı kırk yararak kullanılan diplomatik üslup bakımından değerlendirildiğinde, Trump’ın bu ifadesi hiçbir ölçüye sığdırılamaz! Tabii, bu arada Trump’ın, ilk başkanlık döneminde, 09.10.2019 tarihinde Erdoğan’a hitaben yazdığı ve sonra da, onu özel barında sergilediği, hakaretamiz mektubunu da hatırlamak gerekiyor.(**)
Ülkemizin bugünü ve yakın geleceği bakımından, sorulması gereken en önemli soru şudur: “ABD’den alındığı söylenenler karşılığında, Türkiye ABD’ye ne vermiştir?” Günlerdir davul-dümbelek anlatılmakta olan kazanımların (ne derece kazanımsa artık) karşılığı, sadece (1973 yılından bu yana kapalı olan) İstanbul Heybeliada’daki Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nun açılmasından ibaret değildir. Ülkemizdeki muhalif kesimlerin bu sorunun doğru cevabını bulmaları gerekiyor; ne var ki, onların böyle bir dertlerinin olmadığı görülüyor!
______________
(*) https://www.facebook.com/reel/1312942336870502
(**) https://medyascope.tv/2024/11/06/trump-erdogana-yazdigi-mektubu-barda-sergiliyor/